Yaptığı çalışmalarla birçok kimse tarafından takdir edilen İstanbul Beylikdüzü’nün Trabzonlu Belediye Başkanı ile konuştuk. Trabzon’la ilişkisini hep yüksek seviyede tutan Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu son olarak Düzköy’e bağlı Çalköy’de yaptırdığı parkın açılışına gelerek hemşerileriyle buluştu. Trabzon, Türkiye, kendi siyasi geleceği ve tabi ki Trabzonspor’u konuştuğumuz İmamoğlu gazetemize birbirinden önemli açıklamalarda bulundu. Trabzon’un şehircilik sorunlarının uzun vadede ele alınması gerektiğini bildiren İmamoğlu, ayrıca turizminin sadece Araplara endekslenmemesi gerektiğini dile getirdi. İşte İmamoğlu’nun o açıklamaları:

HEMŞERİLERİME MAHCUP OLMAK İSTEMEM

Trabzon’la bağım hiç kopmadı. Trabzonspor’da yönetici olmak 31 yaşında ban nasip oldu. Sonra İstanbul’un önemli bir parçasının belediye başkanlığı nasip oldu. Hiçbir zaman aileme akrabalarıma ve Trabzon’a mahcup olmak istemedim. Hem doğduğum hem doyduğum topraklara ve elbette ki bu vatana bu millete, bu vatanın yürekleri insanlarına Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e mahcup olmak istemem.

KARDEŞLİĞİMİZ ÇOK GÜÇLÜ

İstanbul’da yönetici olmak her yere dokunmayı gerektirir. 30’a yakın ile gittim. Bu ülkenin ve bu milletin kardeşliğinin aslında ne kadar kolay ve ne kadar güçlü olduğunu hissettim. Tam aksine ayrışmak, uzaklaşmak, ötekileşmek daha zor. Ama bazen biz kavgayı, ayrışmayı daha kolay beceriyoruz. Hepimizin çok itinalı davranması gerekiyor. Ben Trabzon’a gelirken özellikle Trakya’dan, Adıyaman’dan Ege’den çalışma arkadaşlarımı alarak buraya geldim. Çünkü başka başka yerlerden insanların tanışarak bağ kurmasını istiyorum.

TRABZON RUH VERİYOR

Burada doğup büyüdüm ve liseyi burada bitirdim. Trabzon toprakları insana başka bir ruh veriyor. Hem başarılı olmaya dönük hem de sadakata ve vefaya dönük bir ruh veriyor. Ben onu yaşıyorum.  Başta vefayı ilgini kesmeyerek göstereceksin. Tarihine, yaşantısına, sporuna, kültürüne ilgimizi kesmemiz mümkün değil. Bunun karşılığında bir sevgi ortaya çıkması elbette ki beni çok mutlu ediyor. Bu şehrin bir evladı olmak çok değerli. Bu güzel topraklara layık olmak için yaptığım her görevde özenle dikkat ediyorum. Başarılarımızın burada takdir edilmesi bizi ayrıca mutlu ediyor.

BU KENT NEREYE VARACAK

Trabzon şehrinin çok iyi bir belediyeciliğe ihtiyacı var. Bunu her geldiğimde görüyorum. Her gelen başkan elinden geleni yapmaya çalıştığını düşünüyorum. Ama sorunlar bir döneme ait değil, çözümler de bir anda olamayabilir. Dolayısıyla uzun zamandır yapılan bir takım eksiklikler bugünümüze daha farklı bir Trabzon çıkarmış durumda. Bunun artık palyatif olarak dünden bugüne ‘şunu yapalım, bunu yapmayalım’ ile düzelmesi mümkün değil. Sadece Trabzon’un değil tüm belediyelerin uzun vadeli planlamaları olmalı. Binlerce yıllık Trabzon bize bugün emanetse eğer yarınlara dönük bu kentin 50 yıllının planlanması gerek. Bu kent 50 yıl sonra nereye varacak?

TRABZON TURİZM KENTİDİR

Bu şehrin insanları da sorunların kısa sürede çözülemeyeceğini bilip ona dönük bu şehrin anayasasına sahip çıkmalı. Bir anda her şey alabora olmamalı. Eski kentin korunmasına yönelik adımları takdir ediyorum. Bu kent geçmişini yakalayamazsa o tarihi dokusunu hissettiremezse dünyadaki herhangi kentten biri olur. Sıradanlaşır. Trabzon kentinin bir ekseni olmalı. Bu kentin bir sanayi kenti olamayacağı ortada. Ama bu kent bir teknoloji merkezi olabilir. Bu kent bir ticari merkez olabilir ama mutlak turizm kenti olmalı. Hatta kendi ürünleriyle turizme paralel bir köprü kuran farklı bir üretim felsefesi ortaya koyan ve sadece bir kitleye, Arap Yarımadası’na değil tüm dünyaya hissettiren bir kimliğe kavuşabilir.

GELENLERE GÖRE KABUK DEĞİŞTİRİLMEMELİ

Turizmden kimlik değiştiren bir toprak olmak doğru değil. Bugün Arap konuklarımız olabilir, yarın Rusya’dan Avrupa’dan misafirlerimiz olabilir. Gelen insana göre kabuk değiştiren bir Trabzon değil tam aksine kendi kültürünü, kendi folklorunu kendi yaşamını gelenlere hissettiren ve onu temelde bir felsefe olarak ortaya koyan bir anlayışla hizmet üretmeli. Değerlerimizi hissettiren bir şehir olmalıyız. İşin ekseninde Trabzon’un teknoloji ve tarımını turizme entegre eden anlayışı burada hakim kılmalıyız.

VATANDAŞLARIN GÖSTERDİĞİ YERDE OLURUM

Ben bu kentte doğdum büyüdüm, fakat yaklaşık 30 yılımı bu şehrin dışında geçirdim. Şu an hizmet ettiğim alanın doğru olduğunu düşünüyorum. Büyük hedefler koyarken bunların büyüklüğünün farkında olamayabilir insanlar. Tam aksine benim düşüncem, sizi yaptıklarınız, başardıklarınız, ortaya koyduklarınız, vatandaş tarafından bir yere layık görülüyorsa bu daha değerlidir. Benim tek felsefem şu anda yaptığım işin en iyisini yapmak. Bu yaptıklarınız sizi bir yere taşıyorsa bu çok değerli. Ben kendi kariyer planımda ben şunu istiyorum bunu istiyorum demeyi asla düşünmüyorum. Hizmet ettiğimiz yerdeki vatandaşlar bizi bir yerlerde görmek isterlerse elbette bunu takdir edecek partimiz var bunun kurulları var. Bu doğru zamanda, doğru ortamda, doğru hedeflerde buluştuğu zaman ben her hedefte varım.

CUMHURİYETE MİNNETTARIZ

Böyle güzel bir ülkenin kardeşliğine, birliğine, beraberliğine, kuvvetli bağlarına her bir yöneticinin özenle hizmet etmesi gerekiyor. Kimin nasıl yaşadığı, hangi inanca sahip olduğu, nasıl bir yaşam biçiminde olduğunun hiçbir önemi yok. Millet olma bilinci çok önemli ve kıymetlidir. Kurtuluş Savaşı’na giden 4 kardeşten biri dönmeseydi ben bugün olmayacaktım. Böyle bir köyde 90 metre karelik bir evde doğmuş bir çocuk olarak Türkiye’nin en büyük kentinde belediye başkanlığı yapıyorum. Bizi bu hakkı Cumhuriyet verdi. Cumhuriyet değerleri kazandırdı. O bakımdan minnettarız, değerlerini taşımaya. Özgürlüğe, tam bağımsızlığa, her yerde her zaman sahip çıkan yönetici kimliklerine ihtiyacımız var.

TEHLİKEYİ HİSSEDİNCE Mİ MİLLİ DURUŞ?

Biz bağımsızlığı kendine karakter edinen bir toplumuz. Özellikle Karadenizli bağımsızlığına çok önem verir. Özgün olmayı ve bireysel tavırlarının sınırlandırılması asla kabul etmeyen bir yapıya sahiptir. Bu aslında milli de bir duruştur. Bu milli duruş sadece tehlike hissedince ortaya çıkmamalı. Bağımlılığı minimuma indirmeniz gerekir. Bağımlılığınızı son haddine ulaştırdıktan sonra bağımlı olduklarınızla çatışmanın bir anlamı kalmıyor. İzmir İktisat Kongresi’nde Gazi Mustafa Kemal Atatürk bağımsızlığın ekonomik bağımsızlıktan geçtiğini bunun da kendi ürününü üretmekten oluşacağını vurgulamıştır. Bugün gelinen noktada tam tersini yaptık.

KULÜBÜMÜZ EKSENİNDEN ÇIKMIŞTI

Yaklaşık 14 yıl önce ben Trabzonspor’da yöneticilik yaptım. Yönetimimiz görevden ayrıldığında hemen hemen kulübü 0 borçla devrettik. 2004’ün şubat ayında kulübün borcu 4 milyon TL idi. Bugün ise 1 milyar TL’yi konuşur duruma geldik. Bu yıllar süren bir sürü yanlışın üst üste binmesiyle ama en başta da Trabzonspor sorumluluğunun hissedilmemesi, ağırlığının taşınamaması, yaptığı işin yarın nerelere varacağını bilmeyen bir anlayışın hakim olmasıyla oldu. Kurumların başına insanlar yönetmek için, doğruları yapmamak için gelir. Vatandaş istedi diye yanlış yapılmaz. Bütçesini aşan, kendi ekseninden kayan işler yapıldı. Trabzonspor kendi yetiştirdiği ürünle varlığını ispat etmek zorunda. Kendi eksenimizden kaymasaydık bugün Türkiye’nin en borçsuz en kaliteli takımına sahip kulüp haline gelirdi.

SORUMLULUK HEPİMİZİN SIRTINDA

Trabzonspor sadece bir futbol topunu peşine koşan kulüp değil taraftarın da sadece futbol topunun peşinden koşanları seyreden bir taraftar olmaması gerekiyor. Ben Trabzonspor kulübünü asaletinden dolayı, bir duruşu temsil ettiği için, 100 yılı aşan bir futbol kültürü olduğu için seviyorum. İnsanını bu bölgeye bu insanlara ait takımına sahip çıkışıyla seviyorum. Tüm bu felsefeye hizmet eden bir yönetici ve sportif anlayışın olması gerekir. Şu an bunu taşımaya çalışan bu yükü sırtlanmaya çalışan bir yönetim bir başkan görüyorum. İşlerinin çok zor olduğunun da farkındayım. Bu işin zorluğu sadece onlara yük olmamalı. Bu yükün altına hepimiz girmeliyiz. Yönetimin attığı adımları kutluyorum. Takip edeceğiz, yardımcı olacağız, yanlarında olacağız. Bu külübün varlığı ve ilelebet yaşamasının sorumluluğu hepimizin sırtındadır.

Fatih Saygın

Editör: Haber Merkezi