SONNOKTA RÖPORTAJ - Trabzon Büyükşehir Belediye Meclisi İYİ Parti Üyesi Davut Çakıroğlu gazetemize konuştu. Çakıroğlu, Grup Başkanvekilliği görevinden istifasından siyasi hedefine kadar dobra açıklamalarda bulundu. Çakıroğlu yerel yönetimler ve Trabzonspor ile ilgili de değerlendirmeler yaptı.

İşte Çakıroğlu’nun açıklamaları...
31 Mart'tan bu yana Ortahisar ve Büyükşehir Belediyesi'nin çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?

“Değişen tek şeyin iki büyük belediyenin daha önce yaşadığı uyumsuzluğun ya da çatışmanın tam olmasa da artık hissedilir olmadığını söyleyebiliriz. Fiziki şartlarda da oluşan yeni bina ile bir ayrılık var. Belediyecilik faaliyetleri olarak bakarsak malesef ilk göze çarpan personel alımlarıdır. Yapılan birkaç yatırım hamlesinde ciddi istişaresizlik var. Buna en çarpıcı örnek olarak yeni terminal binasını verebiliriz. Jeolojik bir gerçeğimiz olan sel ve dere taşkınlarını yok saymak kişilerin değil zihniyetin değişmesi gerektiğine dair bir gösterge olabilir. Sayın Murat Zorluoğlu'nun bürokratik yapısı ile partisinin anlayışı da bana göre enerjisini düşüren bir sonuç doğurdu. İki belediyemiz de söylem olarak aktif görünseler bile eylem olarak şehrin beklentilerini karşılayacak adımlar attıklarını söyleyemem.”

Çakıroğlu, Sorumlu Yazı İşleri Müdürümüz Selahattin Özcan’a konuştu

KESKEM DEĞİL İYİKİM
Kısa süre önce iki Belediye Meclisi'nin Grup Başkanvekilliği'nden istifa ettiniz. Bu karardan pişman mısınız?

“ Bu noktada ani ve keyfi kararlar alamayız. Böyle bir kararın arkasında mutlaka sağduyu vardır. Heyecan ile hezeyan yaşayacak bir siyasi düsturum yok, olmayacakta. Belki siyaset ve basınımız tarafından bu tavrımız tam anlamıyla irdelenmedi ancak siyaset adına bana göre teamül olabilecek bir duruş sergiledik. Biz, koltuklardan değer alan kimlikler değiliz, olmamalıyız. Vazgeçilmez olan ilkelerdir, kişilerdir, kişiliklerdir. Bu karar keşkem değil iyikimdir.”

İYİMSERİM
Partinizin yeni Grup Başkanvekillerini başarılı buluyor musunuz?

“Bu takdir benim nazarımdan verilmez. Hem atamayı yapan asiller hem de milletimiz bu takdiri vermeye mazhardır. Bize önce milletimiz tarafından temsil yetkisi verildi, sonra partimin hiyerarşisine göre bir vekalet verildi. Biz de ferasetimizle, milletten aldığımız temsile layık olmaya gayret gösterdik. Kamuoyu da bu gayreti değerlendirmiştir, görmüştür ve müspet dönüşlerle taçlandırmıştır. Hakem halktır. Zaman içinde bu görevlere vekil olarak uygun görülen arkadaşlarımız içinde halkımızın çıkarımları olacaktır. Esas olan onların takdiridir. Görev alan herkes bu takdiri öncellemeli, önemsemeli. Dert, birilerine iyi görünmek değil topluma iyi gelmektir. Ben layıkıyla üstesinden geleceklerine dair iyimserim.”

HUSUMETİM OLAMAZ
Partinizin İl Başkanı i le buzları erittiniz mi?

“Sokakta, alelade yaşayan insanlar değiliz. Toplum adına sorumluluk alan insanlarız. Buralarda olaylar kişisel olarak görülmez, görülmemelidir. Kimseye karşı da şahsi bir husumetimiz olmaz. Siyasi partilerde olan, olağan olaylar siyasetin cevaz verdiği, teamüllere ters düşmeyecek reeksler niyete maruf olarak değerlendirilmelidir ve anlaşılmalıdır. Bunun ötesinde olan bitene zorlama anlamlar yüklemek, yüksünmek doğru ve yerinde olmaz. Bu konumlarda bu konuları kendi zemininden çıkarmayacak olgunluğa sahip kişileriz. Her konuda aynı düşünmeyebiliriz ancak dediğin gibi siyasi konular husumet malzemesi olmaz. Olmamalı.”

HER PARTİDE OLABİLECEK TARTIŞMALAR
Parti üst yönetimindeki tartışmalara ne yorum yaparsınız?

“Bunlar her partide olan, olabilecek tartışmalar. Siyaset doğrular, yanlışlar üzerinde şekillenen beklentiler üzerinde de ruh bulan bir iştir. Yeni partilerde taşlar yerine oturana kadar bu tarz sorunlar olur. olmaması yeğlenir tabii ki. Yaşanan ve kısmen basına yansıyan olaylar, parti içinde her yönüyle ele alınacaktır. Burada Sayın Genel Başkanımızın kırgınlık ve kızgınlık yaşayan partililerle görüşüyor olması değerlidir. Herkesin iyi niyetli gayretleri olmuştur. Hata insanlar için. Büyüyecek bir sorun yok diye düşünüyorum.”

VİCDANIM RAHAT OLAYIM İSTİYORUM
İYİ Parti'de siyaset yapmaktan memnun musunuz?

“Siyaseti neden yaptığıma vakıfım ve vicdanım rahat olayım istiyorum. Parti içinde ya da il bazında mustarip olduğumuz noktalar var tabi. Bazen arkama dönüp kimse yok gibi hissediyorum. Oysa kalabalık bir aileyiz ve partiler ekstra güçtür. Kurumsal kimlik etkinlik anlamında değerlidir. Kişilerin hatalarını kurumlara yükleyemeyiz. Tabi partime de katkı vermek anlamında parti kimliğinin il bazında daha sahiplenilmesini beklerim. İnsani değil ancak işin doğasına uygun bir beklenti bu. Tam manasıyla her şey yolunda diyemem, dersem sanırım ben, ben olmam.”

YAKIN ZAMANDA BEKLEMiYORUM
Şehir içi dolmuş dönüşümü bir türlü hayata geçmiyor. Bu konuya yorumunuz ne olur?

“Burada tek bir nokta yok tabi. Oda, Belediye, şoförler, halk derken araç sahipleri, model, tedarik ve finansman boyutu var bu konunun. Birkaç noktada özellikle pandemi ile oluşan durağanlık, fiyat artışları, finansman sıkıntısı süreci uzattı. Yakın zamanda ciddi bir karar, değişim beklemiyorum ancak piyasa şartlarına bağlı olarak belirlenecek süreç içinde bu dönüşüm mutlaka gerçekleşecektir. Alınan karardan öte araçların durumu, milletimizin talebi bu değişimi geri dönülmez bir karar kılmıştır.”

HEDEFSİZ OLMAZ
Bundan sonraki siyasi hedefiniz nedir?

“Siyaset hedefsiz olmaz. Biz bu millet ve memleket için siyaset aracılığıyla bir şeyler yapmak istiyoruz. Yarına dönük hesaplar, hedefler bugünden konu olmaz. Çünkü bugün gün, aldığımız sorumluluğun hakkını en iyi şekilde vermektir. Sonrası, sonranın işidir. Ve talep eden değil talep edilen noktada olmayı kişilikli siyaset anlayışıma, hedefime uygun görüyorum. Partimiz, milletimiz nerede olmamızı isterse, nerede etkin olacağımıza ve daha faydalı işler yapacağımıza inanırsa, orada oluruz.”

BORÇLANMAYA KARŞI DEĞİLİM
Belediyelerin aşırı borçlanmasını nasıl karşılıyorsunuz?

“Temelden ve usul olarak belediyelerin borçlanmasına karşı değilim. Çünkü belediyeler hizmet kurumlarıdır ve zaruret durumlarında ya da ihtiyaca binaen borçlanmak zorunda olabilirler. Hatta kâr amacı bile güderek yeni yapılarıyla oluşan, oluşturulan şirketler üzerinden birtakım borçlanmalara ihtiyaç duyabilirler. Ancak bu usul onayı esasa bağlıdır. Neden alınıyor bu borçlar, nere harcanıyor, verimlilik- karlılık nedir ya da şeffaflık var mı? Yine burada ortak akıl, liyakat vurgusu yapmalıyım. Bazen öyle bir noktaya öyle bir borçlanmayla işe kalkışılıyor ki aklımız, insafımız, imanımız, vicdanımız almıyor. Ortahisar’ın tünel akvaryum, Beşikdüzü’nün teleferik, Büyükşehir’in katlı otopark denerek başlanan ama çok da ne olduğu anlaşılmayan binaları gibi. Maalesef istihdam alanına dönüştürülen, siyasetin işe yerleştirme noktasına dönen belediyeler bugün borç alarak maaş öder durumdalar. Özetle nasıl becerdiyseler becerdiler, belediyeler rasyonellikten uzak, rantabl olmayan, birilerinin proje, kiminin hizmet, birkaç kişinin de yatırım dediği ucube betonlara harcanan bedeller, hesapsız işler yüzünden belediyeler batmış durumdadır.”

EN MANTIKLI OLANI HAFİF RAYLI SİSTEM
Şehir içi trafik sıkıntısının önüne sizce nasıl geçilebilir?

“Türkiye’de değişmeyen iki klişe vardır. Birisi ülkede sürekli güncellenen eğitim sistemi, diğeri de Trabzon’un güncellenen şehir içi trafik sistemi. Yap boz ile yani. Yaptık da kime sorarak yaptık? Şehir planlaması; eskiyi geçtim yeni şehirleşme alanlarında da yok. Yeni yapılan bir binanın olduğu yerden her an yeni bir yol geçebiliyor. Akşamdan sabaha değişen şehir planı, trak düzeni olur mu? Oluyor. Tabi burada toplu taşıma araçlarını çeşitlenmesi de önemli. Hafif raylı sistem en mantıklı çözüm ancak kısa vadede mümkün gözükmüyor. Dolmuşlar için en işlek noktalar bekleme alanı değil de yolcu alıp devam etme noktası olmalı. Bütün gelişler Maraş Caddesi’nde bitmemeli. Sahil ve Tanjant Yolu burada yeni güzergâhlar olmalı. Burada yapılan ikinci tanjantı değil transit geçişlerde Güney Çevre Yolu’nu da önemsemek gerek. Ve Ganita’daki tünelden başlayan sorun. Erzurum yolunun Çevre Yolu’na bağlanması ve yeni tünel de bu noktada önemli olur.”

KALKINMA BÜYÜK SORUN
Sizce şehrin en büyük sorunu nedir?

“Ülkenin, dünyanın sorunlarından soyut bakarsak kalkınma derim. Üreten değil tüketen toplum olmanın en acı örneklerinden biri trabzon. Küçük bir ilçede bile sayısı onu bulan ulusal market zincirlerinin şubeleri var. Şehrin girdisi büyük oranda memur maaşı. Pahalı sayılacak bir şehiriz. turizm ise çeşitlilik arz etmiyor ancak şehrin kalkınmasında ciddi bir bağımlılık. Kalkınmaya bağlı birçok alt sorun var ve bugün maalesef bu temel üzerinde sosyolojik, psikolojik yıkımlar da yaşıyoruz. tam bakmadım verilere ancak intihar vakalarının yüksek olduğu bir il olmamızı da hayati bir gösterge olarak görüyorum.”

TRABZONSPORLU CEVAP BEKLİYOR!
Son söz olarak ne söylersiniz?

“Sonsöz olarak yaşadığımız pandemi salgınına ve trabzonspor’a vurgu yapmak istiyorum. Çünkü pandemi konusunda rakamsal boyutta yapılan çelişkili açıklamalar kafa karıştırmış ve belki bir rahatlama, dolayısıyla rehavet oluşturmuştur. Dünya verileri de, farklı kaynaklardan gelen veriler de vahametin her gün arttığını ve maskemesafe- hijyen önlemlerine daha sıkı sarılmamız gerektiğini göstermektedir. ligin henüz başlamasıyla Süper lig’de kaldığı yerden devam eden tek şey trabzonspor'un planlı ve düşmanca bir tavırla katledilmesi oldu. 4 maçın üçünde hakem katliamı yaşayan Trabzonspor artık tahammülsüzdür. Bu noktada özellikle iktidar mensubu siyasilerin sessizliği, tepkisizliği ve ürkekliği de anlaşılmazdır. türk futbolu maalesef sicili bozuk, şike-teşvik gibi olayların içinde adı geçen insanlara yetki verilerek yok ediliyor. trabzonspor’u hangi güçler, kimden ya da kimlerden cesaret alarak yıkmaya, yıldırmaya çalışıyor? Bu futbol katillerine, emek hırsızlarına kim, kimler hesap soracak? Spor kamuoyu gibi, trabzonsporlular da bu sorulara cevap arıyor.”

Editör: Haber Merkezi