Ülkelerin kaderinde liderlerin payı büyüktür. Güçlü liderler ülkelerini iyiye doğruya götürmüşler, kötü liderler ise uluslarının yok olmasına neden olmuşlardır. Doğru liderlerin etrafında kenetlenmeler ve inanmalar oluşur ki bu o ülkeyi ve üzerinde yaşayan insanlar için büyük şanstır.
Yanlış anlaşılmasın ben parti genel başkanlarından söz etmiyorum. Çünkü parti başkanı olmak ayrı bir şey, lider olmak ise apayrı bir şeydir. Parti başkanları seçimle başa gelir seçimle de gider.
Ancak liderleri toplum o günün koşullarına göre kendisi yaratır. Genellikle de o ulusun en zor durumlarında ortaya çıkar lider. Amacı ulusunu sağ salim arzu edilen noktaya götürmek ve orada güvenliğini sağlamaktır.
Bence ulusumuz üzerinde 1980’lerden beri oyunlar oynanıyor. Bu gizli oyunlar tarihin derinliklerinden geliyor; ama belirttiğim tarihten sonra oynanan oyun net ve açıktır.  Türkleri madden ezmek ve yıkmak tarih boyunca mümkün olmamıştır. Çünkü Türkler, sabırlı, mantıklı ve bunun ötesinde çok mağrur toplumdur. Dinlerine bağlı, kaderlerine razı olan insanlardır. Benimsedikleri liderlerine ölümüne giderler. Onun için 1980 yılından beri ulusumuzun önce manevi değerlerini yok etmek için çalıştılar. Tarihten getirdikleri geleneklerini yıkmak için çaba gösterdiler.
Etrafında birleştikleri ve ilkelerine bağlı kaldıkları Mustafa Kemal Atatürk’ü unutturmak için girişimde bulundular. Ulus bütünlüğünü koruyucu yapıyı, Atatürk’ün liderliğinde gördükleri için onun altını boşaltmak çabasını gün be gün gösterdiler. Sonra Türk toplumunun saygı duyduğu  ve  Peygamber Ocağı olarak adlandırdığımız askeri kışlayı bir ibadet gibi gören ulusumuzun gözünden ordumuzu düşürmek çabasına girdiler. Bu görevi üstlenen liderlerin kimisi savcı oldu, kimisi de hâkim.
Bence şu anda altı boşaltılmış bir Cumhuriyet rejimi ile baş başa bırakıldık. Sonradan adına kumpas dediler, paralel yapının oyununa geldik dediler ama ordumuzun lider kadrosunu yıllarca karanlıklarda yaşattılar. Şimdide “Yanıltmışlar” diyerek işin altından sıyrılmak isteniyor.
Kısaca koskoca bir pardon sözünü ederek kenara çekilmek istiyorlar. Bu, hedefine ulaşılmış bir hareketti. Gelenek-göreneklerimizi zayıflatmak, ordumuzun beyin kadrosunu dışlamak ve kendilerine itaat edecek kadroları iş başına getirmek için yapılan bir eylemdi Balyoz, Ergenekon. Bu yaklaşım, ulusumuzun güvenini yok ettiği gibi gücünü de zayıflattı.
Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa, Avrupalı diplomatlara, “En güçlü devlet bizim devletimizdir. Zira siz dışarıdan biz içeriden yıkmaya çalışıyoruz ama yine de yıkamıyoruz.” Doğru demişti yıllar önce Fuat Paşa. Dün öyleydi de bugün farklı mı?
Balkan Savaşları, Çanakkale Savaşları, Birinci Dünya Savaşları Anadolu’da gözü olan dış güçlerin girişimleriyle oluşmuştur.
Cumhuriyet’i kuran lider Mustafa Kemal, kolay yutulacak lokma olmadığını tüm uluslara kanıtlamıştı. Çünkü liderdi. Bugün yine eskilere dönüldü. Yerli işbirlikçilerle ortak çalışan yabancı güçler, ülkemizi bölmek, insanlarımızı birbirine düşürmek için tüm güçlerini ortaya koymaktadırlar.
Önce ulusumuzu, ulusalcı, muhafazakar, solcu, Kürt, Türk gibi  kamplara bölüyorlar. Bu vatansever insanlarımızı birbirlerine düşman ediyorlar.
Ne yazık ki insanlarımızı birleştiren, ulusal birliğimizi sağlayan bir liderimizin olmayışı, fırsatçılara olanak sağlamaktadır.
Yakılan fitne ateşini söndürmek için Atatürk’e ne kadar çok ihtiyacımız var!.. Haksız mıyım?