Bordo-Mavili teknik adam Eddie Newton Trabzonspor Dergisi'ne açıklamalarda bulundu.

İŞTE O AÇIKLAMALAR
Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Eddie Newton kimdir, nerede doğdu, nasıl bir çocukluk geçirdi? 

Batı Londra’da doğdum. Queens Park Rangers’ta futbol oynamaya başladım. Annemle hep benim 2 yaşımdayken bile futbol topuyla oynadığımı söyler. Babam Nijeryalı. Londra’ya eğitimi için gelmiş. Annem de Jamaikalı. Annem ailesiyle birlikte Londra’ya geldiğinde babamla orada tanışmışlar. Bir ağabeyim ve bir de kız kardeşim var. Katolik bir Hristiyan olarak dünyaya geldim. Katolik okullarında eğitim gördüm. Futbola da bu okullarda başladım. 8 yaşından beri eğitim sürecimin yanı sıra cumartesi ve pazar günleri futbol oynadım.13 yaşındayken Chelsea’ya geçiş yaptım. Bu hayatta çok şeyi öğrendiğim ve bana en çok şey katan yer Chelsea’dir. Chesela’de sadece futbol öğrenmiyorsunuz, hayat hakkında da tecrübeler kazanıyorsunuz. Hayatta savaşmadan, mücadele etmeden hiçbir şeyi kazanamayacağınızı öğreniyorsunuz. Chelsea ile uzun süredir devam eden bir bağım var. 

İngiltere futbolu ile Türk futbolunun benzeşen veya ayrışan yönleri nelerdir? 
İngiltere ile Türkiye arasında büyük farklar olduğunu düşünüyorum. İngiltere’de çok güçlü, çok hızlı oyuncular var. Taktiksel açıdan baktığınızda da harika oyuncular ve çok iyi teknik direktörler var. Finansal açıdan baktığınızda da İngiltere Premier Ligi’nde daha pahalı takımlar, daha yüksek bütçeler var. Türkiye’de bulunduğum süreçte büyük bir ilerleme kaydedildiğini gördüm. Türk futbolunun doğru yönde olduğunu düşünüyorum. Özellikle son yıllarda Türkiye’nin dışarıya çok fazla sayıda futbolcu ihraç ettiğini görebilirsiniz. Bu oyuncular Fransa, Almanya ve İngiltere gibi büyük liglere transfer oluyorlar. Bu anlamda Türkiye’nin doğru bir yol izlediğini düşünüyorum. 

Futbolculuğun ardından teknik direktörlüğe geçiş yaptınız. Saha içinde olmak ile saha kenarında olmak arasındaki farklar nedir? 
Ben oyuncularıma çocuklarım gibi, kendi oğullarım gibi davranırım. Tabii ki içlerinde tembel olanlar, çok ilgi bekleyenler, kendisinde farklı davranılmasını bekleyenler veya farklı karakterlere   sahip olanlar vardır. Benim en çok önem verdiğim nokta bir insanı iyi tanımaktır. Bir insanı ne kadar iyi tanıyabilirsem ona daha iyi yaklaşabilirim ve daha iyi çalışabilirim. Teknik ve fiziksel olarak oyuncularımın neler yapabileceklerini, ruhsal olarak anlayabilmem için daha iyi tanımam gerekir.  Kimle çalıştığımı anlamak benim açımdan çok önemli. Herkesin farklı bir tarzı vardır. Her oyuncuya bağıramazsınız veya her oyuncuya aynı cümleyi aynı şekilde söyleyemezsiniz. Takımımızda genç oyuncularımız var, yaşlı oyuncularımız var. Tecrübeli veya henüz gelişime açık, aramıza yeni katılmış oyuncular var. Herkese farklı şekilde davranmanız gerekebilir. Ancak bu bireysellikleri bir araya getirerek kolektif olarak iyi bir Trabzonspor ortaya çıkartmak zorundayız. Bizim çalışma amacımız ve tüm hedefimiz buna yönelik. Bu bireysellikleri bir araya getirerek sonuçta kolektif olarak iyi bir Trabzonspor ortaya koymaya çalışıyoruz. 

Eddie Newton nasıl bir antrenör? Antrenörlükte felsefesi nedir? Nasıl bir takım yaratmak ister? 
Benim futbolda felsefem hep hücum yapmak üzerinde olmuştur. Hücum oynamayı çok seven bir antrenörüm. Takımımın hep topa sahip olmasını isterim. Bu rakip yarı alanda da olabilir, kendi yarı sahamızda da olabilir. Oyuncularımın topu rakibe kolay vermemesini isterim. Bazen sabırlı bazen de çabucak, en kısa şekilde atak yapmayı isterim. Bek oyuncularımın, özellikle kenar beki oyuncularımın çok agresif olmasını isterim. Savunmada da en çabuk şekilde topu geri kazanmak isterim. Bireysel bir spor yapmıyoruz, kolektif bir spor yapıyoruz. Dolayısıyla eğer bireysel olarak bir oyuncu öne çıkıyorsa veya bir başarı sağlamışsa bu başarı içinde bulunduğu kolektif yapının sayesindedir. Bir oyuncu tek başına bir şey kazandıysa takım arkadaşlarının sayesindedir. Takım olmada o bireysel başarının kazanılmayacağına inanıyorum. Dolayısıyla futbolda bireysellik değil, takım oyununa inanıyorum.  

Bir antrenörün olmazsa olmaz özelliği nedir? 
Bence bir antrenörün en önemli özelliği takım adına bu karar verirken veya bir tercih yaparken bu seçimin tamamen takım adına olduğundan emin olmalı. Yani kişisel bir karar almamalı, bu kararın tek nedeni takımın iyiliği olmalı. Ben bir antrenörde olmazsa olmaz özellik olarak bunu görüyorum. Yaptığı tercihi takım için yapmalı ve bireysel hiçbir şey katmamalı içine.   

İngiltere, dünyada antrenörlerin en uzun süre görevde kaldığı ülkelerde biri. Alex Ferguson, Arsene Wenger ve daha birçok isim uzunca yıllar aynı takımda görev yaptı. Sizce bunun sırrı nedir? 
Bunun sırrı çok basit. Yönetim kurulu, teknik direktör ve futbolcular arasındaki o çizginin çok belirgin olması gerekir. Herkesin yaptığı işte beraber hareket etmeli ve kararlar ortak alınmalıdır. Dolayısıyla bu kararlar ortak alındığında ve bu süreçlerde görevli olan herkes kendi görevini iyi bir şekilde yaptığında zaten mutlu bir kulüp oluşturabiliyorsunuz.  Yönetim bazında ve antrenörler bazında işler iyi ilerliyorsa mutlu bir takımınız vardır. Dolayısıyla Manchester United örneğinden yola çıkacak olursak United, Giggs, Beckham ve Schools vb. gibi birçok oyuncuyla sahaya çıktığında bu oyuncularla hiçbir şey başaramayacakları konusunda çok eleştirildiler. Ancak onlar ne yaptıklarını biliyorlardı ve oyuncularına inanmışlardı. Dolayısıyla bunun karşılığını da aldılar.  Bu işin bir sırrı varsa çok basit bir sır bu. Yönetim kurulu, teknik direktör ve futbolcuların tamamının yaptığı işten emin olması ve herkesin yaptığı işi doğru bir şekilde yapması. Ve elbette iletişim. Çünkü transfer kararlarını beraber aldılar, herkes birbirinin ne istediğini biliyordu ve iletişimde sıkıntı yaşamadılar. Dolayısıyla bunları bir araya getirdiğinizde genellikle mutlu bir takımınız oluyor ve mutlu bir takım oluşturduğunuzda da sonuçları genellikle mutlaka sahaya yansıyor. 

Geçtiğimiz yıl Şubat ayında takıma dahil oldunuz, ardından futbolcularımızı ve kulübü tanıma fırsatınız oldu. İsterseniz biraz Trabzonspor serüveninizden bahsedelim. Trabzonspor’a nasıl geldiniz, o süreç nasıl gelişti? 
Bir gün eşimin kardeşinden bir telefon aldım. Trabzonspor’un bana olan ilgisinden bahsetti. Ailemin cesaretlendirilmesi ve yakın arkadaşlarımın da fikrini alarak Trabzonspor’a gelmeye karar verdim. Uzun yıllardır kariyerimi sürdürdüğüm Chelsea gibi bir kulüpten ayrılmak benim için büyük bir karardı. Şu an doğru bir karar aldığımı düşünüyorum. O gün için çok büyük bir karardı. 

Futbol biraz da ekip işi. Mevcut yardımcı antrenörlerimiz ve ekip arkadaşlarınız hakkında neler söylersiniz? 
Ben futbolda istikrarın çok önemli olduğunda inanan birisiyim. Sıfırdan bir ekip oluşturarak yeni bir teknik ekiple çalışmanın çok zor olacağına inanıyorum. Buradaki teknik ekibimiz zaten beraber çalıştığımız ve benim nasıl çalıştığımı bilen, felsefemi bilen bir ekip. Futbolcu arkadaşlarımız da beni tanıyor ve biliyor. Devamlılığın çok önemli olduğunu bilen insanlarla beraberiz. Onlarla birlikte bir yolda yürümek daha kolay olacaktır. Teknik ekibe daha önce beraber oynadığımı ve aynı zamanda antrenör eğitmeni olan çok başarılı bir arkadaşımızı daha kattık. Kendisi hem altyapı seviyesinde hem de üst yapıda çalışmış, birçok özelliği barındıran bir isim. Dolayısıyla onun da katılımıyla beraber çok daha iyi bir teknik ekibimiz olduğuna inanıyorum.  

İsterseniz biraz da saha dışından konuşalım. Bir Türk vatandaşı ile evlendiniz, Müslüman oldunuz. Biraz bize evliliğiniz ve İslam’ı seçme hikayenizden bahseder misiniz? 
Kuzenlerimden biri İslamiyet’i seçmişti. Başka bir kuzenim de İslamiyet’i seçmek üzereydi. Eşimle tanışmıştım, eşim de Müslüman olduğu için onun vasıtasıyla İslamiyet hakkında bilgiler edinmeye başlamıştım. Belki de beni en çok etkileyen şey kuzenimin düğününde gerçekleşti. Düğünün yapıldığı yere yakın bir mescitte ezan sesini duydum. Ezan sesini ilk duyduğumda çok duygulanmış ve ağlamıştım. Bunun sonrasında içimde bir şeyler olduğunun farkındaydım. Ancak annem ve babam Katolik olduğu için ve ailemde hiç Müslüman olmadığı için alacağım herhangi bir karar çok büyük bir karar olacaktı. Bu karar haliyle annem ve babamı da hayal kırıklığına uğratacaktı. Eşime sorular sordum, kuzenime ve çevremdekilere sorular sordum. Müslümanlık hakkında okumaya devam ettim ve beni bilgilendiren insanlara sorular sordum. Beni en çok etkileyen şeylerden bir tanesi de İslamiyet’te sorduğunuz bütün soruların cevaplarını bulabiliyorsunuz. Bir gün araba sürerken kenara çektim ve bana İslamiyet hakkında bilgiler veren arkadaşımı arayıp “O gün bugün, İslamiyet’i seçmek istiyorum” dedim ve ardından da Müslüman oldum. Benim için en önemli şey aradığınız soruların cevabını bulabilmeniz, İslamiyet’te de aradığınız her sorunun cevabını bulabiliyorsunuz. Gerçekten size her şeyi öğreten, her şeyi gösteren bir Din. Duyduğum en güzel sözlerden bir tanesi; “Cennet annelerin ayaklarının altındadır” sözü. Bu kadar güzel sözler ve bu cevap her şeyi açıklıyor zaten. 

Biraz da kendinizden bahsedelim isterseniz. Sakin, düşünceli ve gözlem yapan bir tavrınız var. Sizi bu üç kelimeyle tanımlamak doğru mu? 
Kesinlikle benim de tarif edebileceğim şekilde tarif etmiş oldunuz. Bir odaya eğer yeni giriyorsam ve o odayı tanımıyorsam bir köşeye çekilmeyi ve o odada kim varsa izlemeyi tercih ederim. Çünkü vücut dilinizden, elinizi sıkış tarzınızdan, kullandığınız sözlerden ve konuşma tarzından insanları tanıyabiliyorsunuz. Hayata bakış açım da aynı bu şekilde. İnsanları gözlemlemeyi, onları izlemeyi ve onlar hakkında bilgi sahibi olmayı isterim. Beraber çalıştığımız insanlarla beraber bir saygı ve beraber çalışma şekli oluştururken yanımdaki insanın güçlü yanları ve zayıf yanlarını öğrenmek isterim. Belki onun güçlü yanı benim zayıf yanımdır. Ya da onun zayıf yanı benim güçlü yanım olabilir. Birbirimizi bu şekilde eşitleyerek başarı kazanabiliriz. Ben başarı kazanmak istiyorum ve başarının anahtarının da buradan geçtiğini düşünüyorum. 

Sizi en çok ne güldürür, en çok eğlendiğiniz zaman ne zaman? 
Pek çok şey beni güldürüyor. Ailemin yanında olmak, çocuklarımın yanında olmak, onlarla birlikte ve onların şakalarına dahil olmak beni çok eğlendiriyor. Aynı şekilde kulübün ve takımın içerisinde yapılan şakalara dahil olmak ve o atmosferi hissedebilmek beni çok eğlendiriyor. 

Peki, sizi en çok ne kızdırır? 
Tembellik beni çok kızdırır, tembellikten nefret ederim. Hatta en nefret ettiğim durum da yetenekli ama tembel oyuncularla karşılaşmaktır. Çünkü boşa harcanan her yeteneği görmek beni çok kızdırır. O yeteneğin boşa harcanmasını istemem hatta bu bende bir nefret bile oluşturur. Ayrıca kaybetmek de beni çok kızdırır, kesinlikle kaybetmekten de nefret ederim. 

Eddie Newton’un karar alma süreçlerinde neler etkili olur? Duygusal mı davranırsınız yoksa bilgi, bilim, veri, akıl ve mantık kararlarımda hâkim olur diyebilir miyiz? 
Eğer biri size karar alma süreçlerine duygularını hiç katmadığını söylüyorsa bu kesinlikle büyük bir yalandır. Hepimiz insanız ve insanoğlu karar alırken duygularını kullanır ve duygular her kararını etkiler. Ben karar almadan önce tabii ki o konu hakkında nasıl hissettiğime bakarım, o konu hakkında bilgi toplamaya çalışırım, o konu hakkında öğrenebileceğim her şeyi öğrenmeye çalışırım. Ekibime danışırım, verileri incelerim. Bazı anlarda kararı bir anda alabiliyorsunuz ancak bazı anlarda da bir karar için uzun süre düşünebiliyorsunuz. Dolayısıyla aldığımı kararların zamanlaması kararı ve duruma göre değişebilir. Ancak karar almadan önce konuyu derinlemesine incelemek ve o konu hakkındaki her bilgiyi bilmek isterim. 

İsterseniz biraz da camiamızdan bahsedelim. Trabzon şehri hakkında, Trabzonspor taraftarı hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizi gördüklerinde, tanıştığınız insanlar size nasıl davranıyor? 
Trabzonspor taraftarından daha fanatik, daha takımına bağlı çok az taraftar gördüm. Takımına inanılmaz derecede bağlı ve inanılmaz derecede seven bir taraftar grubundan bahsediyoruz. Dışarıya çıktığımda, markete gittiğimde beni gören bütün taraftarlarımız beni durdurup o hafta kimlerin oynaması gerektiğini, nasıl oynamamız gerektiğini ya da kimlerin neler yaptığını ve neler yapmadığını bana ifade ediyorlar. Takımı o kadar yakından takip ediyorlar ki, takımın o kadar içindeler ki her detayın farkındalar. Takımı gerçekten her şeyiyle takip ediyorlar. Şehrin kupalara ne kadar açlık duyduğunun farkındayım. Ne kadar başarı kazanılırsa kazanılsın her zaman daha fazlasını ve daha büyüğünü istediklerinin farkındayım. Takımın tarihini, şehrin tarihini biliyorum. Bu şehrin itici gücü kesinlikle tutku. Takıma büyük bir tutkuyla bağlılar. Tabii ki taraftarlarımızın isteklerine karşılık verebilmeyi umuyoruz. 

Her maçını kazanmak hatta farklı kazanmak isteyen bir taraftar profilimiz var. Bu konuda neler söylersiniz? Bu sizde bir baskı oluşturuyor mu? 
Baskı her yerde var. Chelsea’da çalışırken de büyük bir baskı vardı. Dolayısıyla baskıyı iyi bilen ve bununla nasıl mücadele edileceğinin farkında olan biriyim. Taraftarlarımızın tabii ki her maçı 5-0, 6-0 kazanmamızı istediğinin farkındayım. Belki her maçımızı 5-6 farkla kazanamayacağız, belki her maçta onların istediği kadar gol atamayacağız ama ben hücum oynatmayı ve gol atmayı çok seven biriyim. Elimizden geldiği kadar hücum oynamaya ve onları eğlendirmeye çalışacağız. Bazı zamanlarda 5 veya 6 farkla kazanılmış bir galibiyettense zor kazanılmış ama 1 farkla kazanılmış bir galibiyet çok daha faydalıdır. Taraftarlarımıza şunun sözünü verebilirim… Onları eğlendirmeye çalışacağız, onların mutlu olacağı ve akşam eve döndüklerinde mutlu olacakları bir Trabzonspor görecekler. Ama her zaman çok gol atamayabilirsiniz, belki de taraftarımızın buna biraz alışması gerekiyor. Bazen zor kazanacağımız maçlar da olacak ama her zaman mücadelemizi vereceğiz.  

Trabzon’da en çok yapmayı sevdiğiniz şey nedir? En sevdiğiniz yemek, yapmaktan en çok keyif aldığınız şey nedir? 
Ailem Trabzon’dayken genelde ailemle birlikte vakit geçiriyorum. Filmler size gerçek hayatın çok zor olduğu anlarda bir kaçış alanı, bir boşluk yaratabiliyor. O yüzden bazen film izlemeyi tercih edebiliyorum. Trabzon’da olduğum zamanlarda ailem ve çocuklarımla birlikte gittiğimiz bir restoran var. Onlarla vakit geçirmeyi çok seviyorum. Onların yeni yerler tanıması ve öğrenmesi açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Fasulye yemeğini çok seviyorum. Genelde işe odaklandığımız için en çok yapmayı istediğimiz ve sevdiğimiz şey boş zamanlar yaratarak ailemize vakit ayırmak oluyor.

Trabzon, Türkiye’nin adeta futbol tarlası. Yetiştirdiği oyuncular hem Süper Lig’de hem de alt liglerde hemen hemen her takımda forma giyiyor. Trabzonlu futbolcular hakkında ve Trabzon’un futbol kültürü hakkında neler söylersiniz? 
Şehrin temel noktası Trabzonspor. Şehrin belki de merkezi Trabzonspor. Köylere gittiğinizde, şehrin uzak noktalarına gittiğinizde bile oradaki her gencin futbolcu olma hayali ve Trabzonspor’un futbolcusu olma hayalini kurduğunu görüyorsunuz. Belki bu her zaman ve herkes için mümkün olmuyor ancak şehir şununla gurur duymalı. Trabzon sadece Trabzonspor için değil diğer şehirler ve diğer takımlar için de futbolcu üretiyor. Tüm şehrin gurur duyması gereken bir nokta bu. Sadece kendi takımınız için değil bütün ülke için futbolcu üretiyorsunuz. Dolayısıyla bunu da düşündüğünüz zaman şehirde çok büyük bir futbol kültürü olduğunu söyleyebilirim. 

Başkanımız ve yönetim kurulumuz hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? 
Başkanımızla çok yakın bir ilişkimiz var. Bunun da takıma katkı sağladığını düşünüyorum. Aslında çok sık rastlanan bir şey değildir bu. Belki çok büyük maçlar öncesinde görebileceğiniz bir durum. Günün sonunda biz taraftarlarımız ve kulüp için buradayız. Taraftarlarımızı mutlu etmek için ilerliyoruz. Yakın ilişkiler kurarak ve doğru işler yaparak doğru noktaya varabileceğimizi düşünüyorum. Dolayısıyla Başkanımızla ve yönetim kurulu üyelerimizle bu kadar yakın ilişkide olmanın takıma büyük fayda sağladığını düşünüyorum.   

Soracaklarımız bu kadar, sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Taraftarlarımıza bir mesaj verebilirim. Ben de tıpkı onlar gibi kaybetmekten nefret eden birisiyim. Hem bireysel hem de takım olarak elimizden gelen her şeyi yapacağız. Her oyuncu üzerinden çalışarak takımın daha iyi olması için var gücümüzle çalışacağız. Ancak onlardan anlamalarını istediğim bir konu var. Sezon çok uzun bir maraton ve çok zorlu bir süreç. İki maçta veya iki ayda bir şampiyonluğu kazanıp veya kaybedemezsiniz. Dolayısıyla 8 aylık çok zor bir maraton bizi bekliyor. Belki haftada 2 veya 3 maç oynayacağız. Farklı bir tecrübe olacak. Taraftarlarımız adına, futbolcularımız adına, kulübümüz adına farklı bir tecrübe olacak. Gelin hep beraber bunun tadını çıkaralım. 

Editör: Haber Merkezi