Trabzonspor 2010-11 yılı şampiyonluk sendromunun çözümünü son umut olarak “CAS” a bağladı. Peki “CAS” dediğiniz nedir, nasıl bir şeydir ki her önüne gelene bazen takoz oluyor bazen de başı sıkışanların “Derdine dermen oluyor(!)”… mu?

Şimdi, öncelikle şu “CAS” amcayı bir tanıyalım.

Bunun İngilizcesi "Court of Arbitration for Sport" olan deyimin baş harfleri “CAS” olarak kısaca söyleniyor, bunun dilimizdeki açılımı "Spor Tahkim Mahkemesi." CAS, UEFA ve FIFA'nın kulüplerle arasındaki uyuşmazlıklarda son kararı veren kurum olarak biliniyor.

Peki bu “TAHKİM” de ne ola ki?

Şu ola, “Tahkim” kelimesi Arapça kökenli bir kelime. “H,K,M” harfleri ki bu üçlü kökene gramer kuralında “Sülase-i mücerret” harfler denir. Hakim, Hüküm, Mahkeme, Mahkum gibi kelimeler hep bu “h, k, m”  sülase-i mücerret(Üçlü soyut harfler)den türemiştir.

Tahkim de “Hüküm veren” anlamını taşır. Yani bu CAS amcam tüm dertlere bundan deva. Nereden? Avrupa’dan.

Hah işte, benim kafamın tahta-i asliyesini bu CAS’ın temsil ediliş yeri oynatıyor. Demek ki biz, varsa bir sıkıntı, adaletsizlik, kararsızlık, tereddüt ve de en kötüsü zaaf, bunların telafisini te Avrupa’dan arıyor ve umuyoruz.

Eyvah ki eyvah. Benim Dünya’ya adalet saçan bir ceddim, dinim ve kitabım, milletim var iken bu memlekette bir meseleye hüküm verip adaleti tesis edip insanlarımız arasındaki çelişkiyi, gidip elin Avrupalısının kurduğu bu teşkilattan bekliyoruz.

Ne acı değil mi? Ben bu meselede yerlerin altına giriyorum, utanıyorum kendi ülkemin insanlarına adalet dağıtabilecek bir kuruluşunun olamayışından ve de varsa da bu probleme çare üretemeyişinden ar ediyorum, utanıyorum netice de de isyan ediyorum.

Sanmayın ki Trabzonspor’a o yılın şampiyonluk kararı verilsin diyorum. Sorun bir sportif vaka da olsa ben sadece sisteme kendi ülkeme ve karar mekanizmalarının aczine isyan ediyorum.

Olmuyor, bize hiç yakışmıyor. Sekiz yılda bu sorunu müsbet veya menfi kestirip atacak bir kuruluşun olamayışını “Türk adaleti adına” hayretle takip ediyorum.