OLAĞANÜSTÜ BAŞARI HORMONLU MU? YOKSA DOĞAL MI ZAMAN GÖSTERECEK!

Trabzonspor ligin ikinci yarısında farklı bir kimlik sergiliyor. Gerçekten kulüp başkanı Muharrem Usta’nın bile, “Bu kadarını da beklemiyorduk” dediği cinsten sonuçlar alınıyor. Kuşkusuz her takımın çıkışta olduğu, inişe geçtiği dönemler vardır. En iyi olduğu zamanlarda da yenildiği, en kötü olduğunda da kazandığı karşılaşmalar söz konusudur. Bir ya da birkaç yenilgi, zirvede olan bir takımın, oradan hemen aşağı indirilmesinin gerekçesi olamaz. Ya da birkaç üst üste galibiyet, çöküş halindeki bir kulübün dirilişini ifade etmez. Gerçek başarı sürdürülebilir olandır. Başarısızlık da devamlılık esastır.

Bugünkü Bordo-Mavili takımın Süper Ligde oynadığı son 9 maçtan 7 galibiyet, 2 beraberlik alması gerçekten ilginçtir. Bunun yanında 3 kupa maçında da yenilmemiş olması, yani rakiplere boyun eğmediği maç sayısını 12’ye çıkarması da enteresan geliyor biraz derinliğine düşündüğümüzde… Çünkü bu sürecin hemen başında 2’nci lig takımları karşısında bile yenilen, BAL Lig takımlarına karşı futbol üstünlüğü açısından tartışılır bir ekip var karşımızda… Hiç kimse devre arasında yapılan 5 transfere bu başarıyı bağlamasın. Bu eşyanın tabiatına aykırıdır. Kaldı ki bu 5 yeni transfer ne dünya starıdır, ne de özel yetenekli oyunculardır.

TRANSFER EDiLEN OYUNCULAR OLAĞANÜSTÜ DEĞiL

Geldikleri takımlarda da ürettikleri ortadadır. Yani Mas, Arjantin’de vasatın biraz üzerinde bir oyuncudur. Perreira artık Sporting Lizbon’da bile forma bulmakta zorlanan bir oyuncudur. Rodallega, bu sezonunun ilk yarısında yetersizdir. Medjani, takımında işe yaramamış, sözleşmesini karşılıklı feshetmiştir. Ve Olcay Şahan da, Beşiktaş’ta kulübeye hapsedilmiş bir isimdir. Yaşları da kemale ermiş olan bu 5 futbolcunun katılımıyla olağanüstü bir takım ortaya çıkmaz. Bu gereceğin altını çizmekte yarar var diye düşünüyorum.

Teknik Direktör Ersun Yanal, sezon başında yapılan transferden sonra takımın istediği seviyeye gelmesi için zamana ihtiyacı olduğunu söylemişti. İki kamp dönemi geçirmiş, hazırlık maçları yapmış, kupa ve ligde de 22’nin üzerinde resmi karşılaşmaya rağmen futbol adına bir tek artı ortaya koyamamıştı. Yanal her maç sonrası zamana ihtiyaç olduğunu dile getiriyordu. Her yenilgi mutlaka, oturmayan sisteme bağlanıyordu. Bu sürecin sonunda, devre arası tatili çok kısaydı. İkinci yarı hazırlık dönemi de bir takımın büyük değişim göstermesi için yeterli değildi. Kaldı ki yeni alınan futbolcuların bir bölüm de resmi maçlar başlarken transfer edilmişti. Bu kadar kısa sürede, böylesine olağanüstü değişimin çalışmayla ortaya çıkması da mümkün değildi. 

BA ŞAHLANIŞ BiR BAŞARI HiKAYESi Mi YOKSA TESADÜF ESERi Mi?

Trabzonspor uzun süredir başarıya aç… Taraftarı özellikle 2010-2011’den sonra boynu bükük, başı önde geziyordu. Hele son iki sezonda saha içinde yaşananlardan dolayı utanç duyuyor, farklı takım taraftarlarıyla yan yana gelmemek için de türlü bahaneler uyduruyordu. Çünkü gönül verdikleri takımla ilgili olarak konuşacak, savunacak tek sözleri bile yoktu. Böyle bir aşamadan, ikinci yarıda başlayan şahlanma süreciyle birlikte boyunları artık bükük değil, başları dimdik ve her takımın taraftarıyla yan yana gelip, konuşmaktan da mutluluk duyacak noktaya geldiler. Tabii ki bu kadar uzun yaşanan bir eziklik sürecinden sonra ortaya çıkan şahlanış, taraftarın da gururla dolaşmasına, konuşmasına ve artık gece rahat uyku çekmesine sebep olacaktır. Bundan doğal hiçbir şey olamaz.

Ancak bu durum, bizlerin sağlıklı bir analiz yapmasının önünde de engel değil diye düşünüyorum. Yani bir sihirli değnek mucizesine inanmayan insanların kısa süredeki bu büyük değişimin nedenlerini çok iyi düşünmesi gerekir. Daha doğrusu, bunun tesadüflerle ortaya çıkan bir sonuç mu yoksa gerçek bir başarı hikayesi mi olduğu konusunda fikir yürütmeliyiz inancındayım. Bazen bir küçük dokunuş bile önünüzdeki tüm engelleri aşmanıza neden olabilir. Bazen en önemsiz gözüken olumsuzluklar bile yıkım yemenizin gerekçesini oluşturabilir.

AYAKLARIN YERDEN KESiLMEMESi VE DOĞRU ANALiZ YAPMAK ŞARTTIR

Mevcut koşullarda tabii ki yapılan 5 yeni transferle takımın güç kazandığını söylemek en basit yoldur. Oysa devre arası transferleri tarih boyunca göstermiştir ki çok da uyumlu ve verimli değildir. Trabzonspor’u yönetenler, koca bir transfer döneminde 10 milyonlarca Euro harcamasına rağmen aldığı 8 futbolcuyla birlikte yerlerde sürünen bir takım ortaya çıkarmışlardı. Aynı kişiler bu kez çok kısa sürede bir transfer mucizesi mi yarattılar? Buna inanmak güç. Kaldı ki alınan futbolcuların biri hariç Trabzonspor’un gerçekten yapması gerektiği transfer kimliğine uyumlu değil. Bunların kısa süreli başarılı gözükmesi de bu gerçeği değiştirmez…

Kulübün başkanı aynı, yönetimi aynı, teknik kadrosu aynı… Borcu her geçen gün artıyor. Şehrin insanı ya da taraftarlar açısından bakıldığında da bir bilinç sıçramasından söz etmek mümkün değil. Bir yeni stada geçiş yapıldı ve taraftarlar maçlara daha çok ilgi gösteriyor. Hakemler ilk yarıdaki gibi katliamlarda bulunmuyor, yaptıkları hatalar Trabzonspor’u giyotine götürecek düzeyde değil… Ve bana göre en önemli gelişmeler ikinci yarı başlarken, zorlanarak da olsa Bursaspor ve Kasımpaşa’nın deplasmanda mağlup edilmesi, ardından da Konyaspor’un kupada geçilmesiyle oluşan bir özgüvenin, Trabzonspor’u bugüne getirdiği gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Tüm bu nedenlerle birlikte tabii ki elde edilen başarılarla sevinmeliyiz, mutlu olmalıyız, gece rahat uyumalıyız ama yine de soru sormaktan geri durmamalı, ayaklarımızın yerden kesilmesine izin vermemeliyiz. Ve bu büyük şahlanışın hormonlu mu yoksa doğal bir ürün mü olduğunu da zamanla göreceğiz. Beklentilerin çok yükseldiği noktada hormonlu başarı, çok daha büyük bir felaketin yarattığı hastalıkların habercisi olarak Trabzonspor’u hastane hastane dolaşmak zorunda bırakabilir.

O yüzden dileğim o ki bu şahlanış hormonlu değil, doğal olsun!

OKAY YOKUŞLU’NUN İMZASI VE YÖNETİMİN AYMAZLIĞI!

Trabzonspor yönetimi, Ocak ayı içinde yaşadığı Mehmet Ekici krizinden ders çıkardığını söyleyerek sözleşmelerinin bitmesine az süre kalan futbolcularla masaya oturma kararı verdi. Önce Yusuf Yazıcı ile sözleşme yapıldı. Ardından da Okay Yokuşlu imzayı attı… İlk bakışta imzalar olumlu gözükebilir. Yusuf’a ‘peki’ diyebiliriz de, Okay Yokuşlu’nun sözleşme şartlarıyla ilgili birkaç söz söylememiz ve gerektiği gibi eleştiri yapmamız gerektiğini düşünüyorum.

Okay, Trabzonspor’a fahiş fiyatlarla futbolcu transfer eden İbrahim Hacıosmanoğlu gibi bir isim tarafından alınırken, kendisine ilk yıl 550 bin Euro, ikinci yıl 700 bin Euro ve üçüncü yıl da 750 bin Euro garanti ücret vermişti. Okay 1,5 yıl içinde inişli çıkışlı grafikler izledi. Bu sezonun ikinci yarısında ise takımın iyileri arasındaydı. Ancak bu futbolcu, hiçbir zaman gerçek üst seviye bir takımda direk oynayacak ve takıma katkı yapacak bir isim değil.

OKAY ÜST SEVİYE BİR FUTBOLCU DEĞİL, BU PARAYI AZLA ETMEZ!

Bir kere çok ağır. İkincisi futbol zekası orta ölçeğin bile altında… Ve üçüncüsü de futbol tekniği açısından üst seviyede değil. Maç içinde devamlılığı da sorgulanacak, sık sık hatalar yaparak bulunduğu yer itibarıyla takıma sıkıntı yaratacak işlere de birçok kez imza attı. Bundan sonra da atacaktır. Baskı altında hiç de sağlıklı futbol oynama kapasitesine sahip değil. Oysa futbolu baskı altında oynayamayan futbolculara da üst seviye takımlarda yer yok. Yani demem o ki, Trabzonspor eğer gerçekten zirve mücadelesi yapacaksa, Okay Yokuşlu bu ekipte tamamlayıcı nitelikte bir yer edinebilir belki kendisine…

Peki sözleşmesinin bitmesine 1,5 yıl kala bu özelliklerdeki bir futbolcuya ortalama 1 milyon 400 bin Euro vermek doğru mu? Yani şu andaki döviz kuruna göre 5 milyon 600 bin lira yıllık garanti ücret… Okay, Hacıosmanoğlu döneminde imza atarken, Euro 3 lira civarındaydı. Oysa bugün 4 lira seviyesinde… Bu futbolcu gelecek sezon 750 bin Euro garanti ücret alacaktı. Oysa şimdi 1 milyon 350 bin Euro’yu cebine indirecek. Yani dövizin yükselişini de dikkate alırsak, yapılan zam 4 katına çıkmış olacak. Buna değer miydi?

Asla!  

YERLİ FUTBOLCUYLA DÖVİZ ÜZERİNDEN ANLAŞMAK, TÜRK PARASINA SAYGISIZLIKTIR

Peki Türk futbolcuya yabancı ülke parasını vermek hangi aklın ürünüdür? Bu ülkenin para birimine bu kadar mı düşmansınız? Daha dün bu ülkeyi yönetenler dövize savaş açmamış mıydı? Yoksa bunlar sadece rol icabı söylenen sözler miydi?

Yönetenler, Okay Yokuşlu’nun imza atmamak için direndiğini söyleyebilir. Bunun asla kabul edilir tarafı yoktur. Okay’la pazarlıklarınızı Haziran, hatta Temmuz ayına kadar sürdürürsünüz. Kendisine Trabzonspor’un en fazla 650 bin, 700 bin Euro’ya tekabül edecek Türk lirasını önerirsiniz. Kabul etmezse bu isme, “Kusura bakma, seni bir yıl burada besleyip, büyütemeyiz. Kadro dışı kalacaksın” dersiniz. Sezonun ilk kampı dahil, hiçbir kampa götürmezsiniz. Bakın bakalım, Okay Yokuşlu tıpış tıpış imza için gelmiyor mu? Menajeri yalvar yakar olmuyor mu? Şunu unutmayın ki, Okay ile Mehmet Ekici asla kıyaslanamaz. Mehmet’le pazarlık masasına sözleşmesinin bitmesine 4-5 ay kala oturursanız, tüm silahları ona verirsiniz. Oysa Okay konusunda tüm silahlar Trabzonspor’un elindeydi. Ne yazık ki bu silahların tümünü Okay’a teslim ettiniz ve kulübün parasını yine sokağa attınız.

BU ANLAŞMA BAŞARI DEĞİL, HEZİMETTİR, SORUMLULAR DA BAŞKAN VE ASBAŞKANDIR!

Okay ile yapılan sözleşmenin en azından 2018-2019 sezonundan itibaren başlamasını isteyebilirdiniz ve yine 3 yıllık imza attırırdınız. Ama adamın sözleşmesinin sürdüğü döneme de yüzde 100’e yakın zam yaptınız.

Pes doğrusu!

Bir de iç transferde oyuncuya imza parası neyin nesi oluyor. Bu geleneği başlatmak Trabzonspor’un arkadan hançerlenmesinden başka hiçbir anlam ifade etmez. Okay Yokuşlu’ya ödenecek olan yıllık 200’er bin Euro imza parasını Başkan Muharrem Usta’nın kendi cebinden vermesini bekliyoruz. Kulüp sevgisi bunu gerektirir. Yoksa Okay gibi orta karar bir futbolcuya, fahiş fiyat ödeyip, sonra kulübe borç para vermekle övünmek ne başkanlıkla, ne de sevgiyle açıklanabilecek bir durumdur.

Sonuç Okay Yokuşlu ile ilgili izlenen yol, ödenen paranın miktarı, bunun döviz cinsinden olması, sözleşmesinin sürdüğü döneme yarı yarıya zam yapmak ve nihayetinde imza parası vermek başlı başına bir skandaldır. Yani imza başarı değil, hezimettir.  Bunun mimarı da Başkan Muharrem Usta ve Asbaşkan Ahmet Çubukçu’dur.

Ve hezimetinizle övünebilirsiniz!