Bazen bir atasözü bütün hikayeyi size anlatır.

Kör ölür badem gözlü olur, kel ölür sırma saçlı olur atasözü de bunlardan biridir.

Turgut Özdemir’in zamansız ölümü de bu sözü hatırlattı bana.

Kendisiyle derin ilişkilerimiz yoktu, öyle sıkı fıkı da değildik. Ancak sevgi ve saygı çerçevesi içerisinde bir ilişkimiz vardı.

Her zaman saygılı seviyeli bir muhabbetimiz olmuştu.

Her zaman karakterli bir duruşu olduğuna şahidim.

Annesine ‘Hükümet’ demesiyle bilirdik kendisini.

Hükümet, sırdaşı, arkadaşı, dostu, kıymetlisiydi..

Hükümet geçtiğimiz aylarda ahrete göç etti, hükümet düşünce onun yerine gelecek bir koalisyonu kabul etmedi Turgut Özdemir o da gitti. 

Elbette yaşantımızın bir parçası olan, kıyısında köşesinde günlük yaşantımızda merhabalaştığımız bir meslektaşımızın bu ani gidişi yüreğimi parçaladı.

Ancak cenaze töreninde gördüklerim beni daha da üzdü.

Büyük bir feryat figan koparanları mı ararsın, tabutunun başında yalancıktan gözyaşları dökenleri mi, yaşarken arkasından türlü laflar çevirenlerin “Öyle dosttuk, böyle kardeştik” demelerini mi ararsın hepsini gördük.

Turgut Hoca’nın hayatında çektiği sıkıntıların, sorunlarının çözümü noktasında en ufak bir paylaşımda bulunmayanların sahte acılı pozlarını gördük.

Kısaca cemiyetin önündeki törende poz veren basın çalışanlarının hareketlerini hiç samimi bulmadım. O törene katılanların çoğunda bir cenaze merasimi ciddiyeti yoktu. Herkes tabutun içinde yatan Turgut Özdemir’den ziyade kendini pazarlamak için oradaydı sanki.

Cemiyetteki törenin ardından İskenderpaşa’ya geçildi. Gerek yağmurdan gerek soğuk havadan Turgut Hoca teneşirde adeta hayattaki gibi yalnızlığına terk edildi.

Sahte gözyaşı dökenleri ‘siyasilerin gözüne ilişme’ telaşı sardı.

Namaz kılındı, herkes dağıldı..

Son görev dedikleri bu olsa gerek..

Hani o cemiyet önünde kameraların açısına giren şahıslar da herkesle birlikte dağıldı, son görev onlar için bitti.

Hâlbuki Turgut Özdemir hala tabutun içerisindeydi.

Daha defin işlemi vardı ki, Esiroğlu’nda 5-6 gazeteciden başkası yoktu. Ne oldu?

Acı sadece Meydan’da mı acıydı?

Bitti mi hemen?

Bu kadar mıydı yani?

15-20 dakikalık mesafeye bile gitmeyecek kadar mı çok sevmiştiniz Turgut Hoca’nızı.

Yusuf Turgut’un haklı serzenişinde, “Yaşarken birbirimize sevgi ve saygı göstermeliyiz. Ölünce değil” cümlelerine sonuna kadar katılıyorum.

Rahmetli hemşerimiz Erol Günaydın’ın, “Ölmeden önce size ıhlamur çiçeğini dahi çok görenler, öldüğünüzde boyunuz kadar çiçek gönderir” tespiti bizim çığırtanların yaptıklarını tarif ediyor.  

Günün sözü: Kör, sağıra ‘ne kadar güzelsin’ demiş…