Her gün, Trabzon’un çeşitli cadde, sokak ve mahallelerinde gezinirim. Farklı çay ocaklarında yorgunluk çayımı yudumlarım. Sıkılmadan usanmadan vatandaşlarımızla sohbet eder dertlerini dinlerim. İşim olmadığı halde şehirdeki tüm dolmuşları kullanarak yolcu ve sürücü ilişkilerini takip ederim. Dün, Atatürk Meydanına yakın bir çay ocağında yorgunluk çayımı yudumlarken bir vatandaş yaklaşarak yanıma oturdu. Merhabalaştık.

Vatandaş siz yazıyorsunuz değil mi?

Evet.

Tuz koktu tuz! Hayrola nereden çıktı şimdi bu!

Sahi mi tuz neden koksun dedim. Vatandaş nefes almadan başladı anlatmaya. Siyasetten girdi ekonomiden çıktı. Öyle güzel anlatıyor ki, ninni dinlersin gibi dinledim ama içim sızladı. Evet, halk arasında bir şeylerin kokmaması için bol tuz atın derler. Ama tuz da kokarsa? Olacağına bak.

İşte koktu…

Hem de öyle bir koktu ki, kokuları ortadan kaldırana aşk olsun.

Kimileri vatan millet Sakarya, kimileri de nefes almakta zorluk çeken halkımızın gırtlağını sıkarak hizmet ettiklerini zannediyorlar. Devletin her kesiminde olan olumsuzluk doğal olarak özelimizi de etkilemiş durumda. Devleti yönetmeye çalışanlar siyaseti çıkılmaz noktalara taşıdılar. Biz her zaman vurguladık ve savunduk. Bir ülkede hukuk kuralları sağlam temellere oturtulmaz, kişisel kararlar verilirse karanlıklar hiçbir zaman aydınlanmaz.

Peki, Trabzon özeli nedir?

Yazılacak, konuşulacak hiçbir şey yok. Neden? Zira Trabzon kentlikten çıkmış da ondan. Hani dünya kenti idik, hani turizm şehri idik? Bu ilimizi süsleyen özellikle iki vadimiz var. Bu vadiler hangi oyunlara kurban ediliyor halkımızın bilgisi var mı? Aslında bu şehrimizi yönetenlere binlerce sorumuz var ama o sorularda kokuştu! Trabzon’da trafikte yaşanan sorunları çözemeyen, öğretmen evi ile meydan arasında gidip gelen binlerce gencimizin işsizlik sorununu çözemeyen bir yönetim var. Ama en büyük sorun ise halkımızın sorgulamayan sorunu var.

Peki, neden?