Şimdi diyeceksin ki TV ile gıdanın, buradan da tut terörün ne alakası var? Öyle ya TV’de kimsenin gıda üretip gıda sattığı yok.

Var, bir okuyun bakın bana hak vereceksiniz. Zira sizler de mutlaka bu konuda epeyce tereddüt geçirmiş veya söylenmiş en azından gülmüşsünüzdür. Hah şu TV’lerdeki gıda teröründen bahsedecektim. Dedim ya TV’leri haber ve belgeseller dışında pek izlemem ama evde TV devamlı açık, kapatılması da yasak olduğundan ister istemez göz kulak değiyor. Özellikle kahvaltı esnasında. Birçok kez seyrettik ve duyduk İnsanımızın en büyük ve vaz geçilmez gıdası olan ekmek meselesi.

Ekmek var ya, hani onun parası için çalışır, gereğinde onun parası için can veririz, hah işte o! Bir profesör bey çıkmış yine bir hanımın programına vermiş veriştirmiş ekmeğin ve buğday ürünlerinin faydasından(!) evet yanlış duymadınız, “faydasından”. E be birader bizim meşhur bir mütekait her şeye maydanoz olan bir kardiyolog bayanımız vardı.

O da bize “Elinizi ekmeğe değerseniz yandınız.” gibi şikâyet edip korkutup dururdu. Bir den elimdeki lokma ağzıma girerken “stop” dedim “stop” başımı kaldırdım. Evet adam falanca profesör ekmeği bir ballandırıyor, faydalarından bahsediyor ki nerede ise yediğim ekmek miktarını iki ye katlayacağım. Ha bir de şunu söyleyeyim. Ben şu bizim TV’lerdeki yemek ve yiyecek programlarında “şunu ye, bunu yeme” nasihatleri eden sözüm ona goygoycu profesörler var ya resmen onlara kemane çekiyorum.

Şahsen ben bulduğumu, tuttuğumu yerim. Ha nasıl yerim? Adam gibi, patlayacak kadar, kendimi şişirecek kadar değil. Ne olsa yerim. Masadan diyecektim ama,  gelin “sofradan” diyeyim son doyuracak lokmayı mideye indirmeden elimi aşağı çekip, kaşığı bırakıp kalkarım. Yahu be birader yani bir gün birisi geliyor: “Ammaan, sakın yumurta yemeyin.”İyi, güzel yemeyelim. Ya diğer kanala geç, konu “Yumurtanın faydaları.” Hoppalaa, be birader bu insanlar okullardan aynı tedrisatla mezun olmadılar mı? Bunlar profesörlük unvanına konusunda aynı heyetlerden sahip olmuyorlar mı? Okullarda, laboratuvarlarda yapılan tetkikler işinize geldiği gibi mi sonuca bağlanıyor.

Gelin de çıkın işin içinden. Bir zamanlar paça, et, yumurta, çikolata, tatlı, ekmek yasak aman ağzınıza koymayın derlerdi. Ya şimdi? Serbest. Ha yazımı son olarak şu “süt” ile bağlamak istiyorum. Yine kahvaltıda kulağıma değince kafamı kaldırdım. Adam resmen, nerede ise sütü zinhar zehir yerine koydu. Zararlarından bir bahsetti. “Anaaa!” dedim, “Bu adamın garanti düşmanının mandırası var.” bundandır. Başka ne diyeyim?

Yahu hocalar, hacılar, emiceler, teyzeler… Biz bu yaşa anamızın elinde süt bardağı ile, açtığı burmalı, döktüğü zırıkta tatlıları, bizim tavuğun gıdıkladığı anda kıçının altından aldığımız ve “lık” diye dikip yediğimiz çiğ yumurtalarla geldik. Bırakın bu işi, insanlar artık sizin birinizin iyi diğerinizin kötü dediği  nasihatlere güler oldu.

Arkadaşlar, gelin siz bana bakın her şeyi yiyin, ama adam gibi yiyin. Şişmeden, patlamadan, doymadan masadan kalkın. İşte bu kadar.