İlber Ortaylı ile İsmail Küçükkaya'nın yazdığı Cumhuriyet'in İlk Yüzyılı 1923-2023 kitabına şöyle bir göz attım. Önsöz ve Sunuş'tan sonra yer alan “Son İmparator” Abdülhamid bölümü hayli ilginç geldi bana. Solun ve bazı entel tarih anlayışının “Kızıl Sultan” safsatasıyla yaftaladıkları şahsiyetin aslında çökmekte olan imparatorluğu kurtarmak için cansiperane çalıştığına dönük emareler veriyor bu kitap. Okullaşmalar konusunda ve sağlık atılımları noktasında Abdülhamid'in hakkı teslim ediliyor. Bu okullarda mühendis, tabip, veteriner ve kurmayların yetiştiğine de parmak basılıyor.

Özellikle kitabın bir bölümü daha var ki orası da ilgimi çok çekti. Atatürk'ün Özel Hayatı “İnkılapçının Çocuğu Olmaz” bölümü enteresan soru- cevap sorgulamasıyla ifade edilmiş. Mesela kahvehane dedikodularının ağızdan ağıza yayılıp bazı kişileri etkilediği vurgulanmış, işin aslının ise orta boylu yakışıklı bir adamın kadınlara olan ilgisinin abartılmasından ibarettir denilmiş.

Tabii Türk milletinin aslını neslini kitabın başında vurgulayarak ne kadar özgün bir millet olduğuna değinildikten sonra Orta Asya'dan başlayan yolculuğun İslam’la buluşmasıyla yeni anlamlar yüklendiğine de az çok temas edilmiş. Özellikle 1923'ten sonra başlayan serüvenin tafsilatları geniş bir yer tutmuş.

Okumak isteyenler için iyi bir mülakat kitabı olduğunu söyleyebiliriz.

Elimde olan diğer bir kitap Thomas More'nin yazdığı “Ütopya” kitabıdır. Onu okurken, aslında büyük demokrasiler denen Batılı devletlerin adına bir arayışa çıkan yaşlı bir denizci olan T. More'nin tesadüfen keşfettiği Utopia adasında deneyimlediği yaşamın hakiki demokrasiyi barındırdığını hatırlatıp, Batılıların dünyaya yutturduğu savaşlarla dolu sözüm ona modernlik hikâyelerini bu örnekle sorgulamalarını öneriyor.

İdeal devletin tanımını Utopia adasında bulduğunu anlatan yazar bu yeni keşif memlekette yurttaşların birlikte çalışarak elde ettiği ürünler pazar yerlerindeki ambarlara getirilir. Halk bu ambarlardan ücretsiz her türlü ihtiyacını karşılar. Çünkü bu ülkede para kullanılmaz. Emeğin esas alındığı bu toplumda yiyecek sıkıntısı yoktur. Utopia adaletin yeryüzündeki simgesi olarak gösterilmiş. Yani parayı bularak dünyaya iyilik yaptığı söylenen Lidyalıların aslında bu kitaba göre zulmü başlatan kavim olduğu dolaylı olarak vurgulanmış.

Son kitap ise Eflatun'un “Devlet” kitabı. Kapağında üç silahşorun devleti temsil eden kişiye kılıçlarını teslim ettiği bir resim var.

Demek ki ideal bir devlette gücün şahıslara değil de herkesin el verdiği devlette toplanmasının bütün topluma daha adil bir yaşam sunacağı vurgusunu öğrenmek devlet denen aygıtı inşa etmemizi gerektiriyor. Öyleyse devleti okuyarak öğrenmek gerek.