Yakın bir arkadaşım beni tanıyanların isteğiyle bir makama oturmam salıktır denince "çok isabetli olur" teşhisi koydu.

Usulen bir adam değil.

İstese, ipe asılsa, usulen denen husule gelecek biliyoruz.

Makamında onlarca kez buluştuk, konuştuk.

Usulen bazı şeyler yapıldıktan sonra "hazır ol" dedi.

Ben de kendisine öylesine güvendim ki bazı yakın dostlarıma süreçle alakalı tafsilatları anlattım.

Arkadaşlar her gördüklerinde "nedir durum" diye sorduklarında "usulen gerçekleşecek işleri bekliyorum" diye cevap verir oldum.

Bu usulen işi öylesine uzadı ki benim arkadaşlarım açıktan demeseler de "usul usul kendi kendime gelin güvey olduğumu" düşünmeye başladılar.

Bazıları da senin "milliyetçi geçmişin ve halin" usulen engel dediler.

Ben de "artık bizler de hükümetin kadim savunucusuyuz, bu usule uygun" dedim.

Bir edebiyatçı arkadaşım "Aziz Nesin'in 'Usulen' hikayesini oku" dedi.

Ben de okudum...

Keşke usulen okumasaydım.

Siz de okuyun hal-i pürmelalimi anlarsınız belki...

***

Yalçın Çocukluk arkadaşımdı. Sarıyer’deki Köşküne ziyaretine gitmiştim.  “Çok Güzel Bir Köşkünüz var” dedim.

“Güher teyzemin köşkü” dedi. İçeriye geçtik.  Biz içerde çaylarımızı içip, kitapları karıştırırken, Yukarı kattan titrek,çatlak,çatal çatal bir ses geldi.

- Hedef Çamlı tepe.. Marş marş!.. Allah Allah!..

Bir duraladım. Bu sese bir anlam veremedim. Ancak sesler devam ediyordu. Birden kapı küt diye açıldı. İçeriye,şaşılası bir kılıkta, kadına benzemeyen, erkeğe hiç benzemeyen biri girdi. Saçları bembeyaz uzundu. Başında çok eski zamandan kalma bir komutan şapkası vardı. Saçlarına,yüzüne bakarsan bir kadın.Giyinişi erkek. ..

O kılıkta bir yaratığı birden karşımda görünce, hemen yerimden fırladım. Yalçın, elimden tuttu.

- Güher Dayım.. diye içeriye gireni bana tanıttı.

- Nasılsın Delikanlı? dedi.

- Teşekkür ederim efendim,dedim.

- Bir onbaşıya teşekkür ederim denmez. “sağol” denir. …

Sonra “İleri marş!” diye bağırarak dışarı çıktı. Şaşkınlık içindeydim. Yalçın,

-Ben sana Güher Teyzemi anlatmamıştım ,değil mi?” dedi.

-Hayır,dedim. Önce Güher Teyzen mi? Güher Dayın mı?

- ikisi de.. Bak anlatayım. Güher Teyzem,  bu koca köşkte, iki evlatlığıyla birlikte yaşıyordu. Babam Ankara’dan İstanbul’a tayin olunca, Güher teyzem, “Koskoca köşkte canım sıkılıyor, gelin birlikte oturalım,” dedi.  Biz de bu köşke taşındık. Böylece bir iki yıl geçti.

Bir sabah, babamla ben tam işe gitmek için ayakkabılarımızı giyerken, sokak kapısı çalındı. Kapıyı ben açtım.

Eli Çantalı bir polis,
-Güher burada mı oturuyor? dedi.

Polisin,Güher deyişine içerledim. Güher Teyzem o zaman yetmiş dört yaşında, eski bir İstanbul hanımefendisi. Ona Sarıyer’de herkes, “Hanımefendi”, “Büyük Hanımefendi” der.  Çoğu kişi adını bilmese de  “Hanımefendi” denilince buralarda tanımayan yoktur. Onun Güher Teyzem olduğunu herkes anlar.

Polise,

– Burada. Ne yapacaksınız? dedim.

-Çağırın. Biraz lazım.. dedi.

-Gelemez,dedim, ne istiyorsanız, bana söyleyin.

Babam da sesimize geldi. O da polise,

-Gelemez,dedi.

Polis,

-Neden gelemiyormuş… Biz adamı getirmesini biliriz, dedi.

Babam,

-Getirin de görelim,dedi.

-Yani,kanun kuvvetine karşı mı geliyorsunuz?

-Yoo.. Şişmandır da ondan, aşağı kata inemez. Polis şaşırdı.

Polis şaşırdı.

-Genç insan o kadar şişman olur mu? Nasıl merdivenden inemezmiş…

-Genç mi? Ne genci? Yetmişini geçkin…

Polisin gözleri büyüdü. Elindeki kağıdı okudu.

-Burada yirmi dört yaşında yazıyor. Peki,yetmiş yaşına kadar hiç askerlik yapmamış mı Güher?

-Siz Ne diyorsunuz? Güher Hanımefendi Kadındır.

-Allah Allah… asker kaçağı diye askerlik şubesi arıyor. Öyleyse bu Güher başka Güher olacak.

Annem, Doğma Büyüme Sarıyerli olduğu için, – Buralarda başka Güher yoktur, dedi.  Polis elinde yazan kağıda bir daha baktı ve – Tamam, adres burası, dedi. Güher Teyzemi görmek için yanına çıktı.

Polis yukarı çıkıp Güher teyzemi dizlerine battaniye örtülmüş, koltukta oturur görünce şaşırdı. Biz, asker kaçaklığını öğrenince Güher Teyzemin kızacağını sanmıştık. Kızmadı, güldü, işi şakaya vurdu. Polisin sorularını yanıtladı.

Polis,
-Allah Allah, dedi.Her şey uyuyor. Bir yaşınız, bir de erkek olmamanız işi bozuyor. Efendim, usulen bize bir nüfus kağıdı sureti getirirseniz. Biz de şubeye yazarız.

Polisin dediği gibi “usulen” Güher Teyzemin nüfus kağıdı suretini çıkartıp karakola götürdük. Aradan bi onbeşgün kadar geçti geçmedi, yine o polis, yanında komiserle geldi. Komiser uzun zamandır Sarıyer’de bulunduğundan Güher Teyzemi tanırmış.

-“Usulen”, Bir zabıt tutacağım hanımefendi, dedi.

Güher Teyzemin,
-Beni tanıyorsunuz ne zaptı? demesine rağmen. “Usulen,” Güher Teyzemin erkek değil, kadın olduğuna dair bir zabıt tutuldu.

Aradan bir zaman daha geçti. Kapıya iki inzibat eriyle bir polis geldi. Komiser, polisle haber yollamış:

-Hanım efendi, bir zahmet, askerlik şubesine kadar usulen gidecek…

Devam edecek…