En iddialı olarak, “Bu maçı mutlaka kazanacağız” diyenler de dahil, normal şartlarda İstanbul’da Fenerbahçe ile berabere kalmak  Trabzonsporlular için üzülecek bir sonuç değildir.

Ancak, dün akşamki gibi bir beraberlik hepimizi üzdü.

Çünkü, özellikle 2. golü yedikten sonra  psikolojik ve futbol olarak oyundan düşen,taraftarının yoğun protestosuna maruz kalan Fenerli oyuncular,  beraberliği kurtarmak için paldır küldür saldırırken santraya kadar çektikleri defanslarının arkası  yaylanın uçsuz bucaksız çimenleri gibiydi.

Gibiydi de, rakipten iki metre öndeyken bile  becerip  iki metre  top süremeyen N’doye ile  mi aşacaktık o çimenleri?

**

Yanal’ın  Konyaspor maçının başarılı isimlerinden Bongonda yerine Bero ile maça başlaması bence doğru bir düşünceydi. Orta sahayı diri ve kalabalık tutarak “ Nasılsa Burak var. Hele bir duruma bakalım,sonra gerekeni  yaparız”  mantığı  isabetliydi.

Ancak, sakatlanan  tek forvetin Burak 20. dakikada sahadan çıkarken, N’doye’u  oyuna almak, zaten bir fazla orta saha ile oynayan Trabzonspor’u  tamamen forvetsiz  bırakmak demekti.

Zira N’doye, orta sahaya, defansa yardım eder de, forvetsiz de olmaz ki.

Bence  o an Rodallega girmeliydi,  skor 2-1 oylunca da Bongonda ya da Yusuf Erdoğan’dan biri.

**

Yusuf Yazıcı bildiğimiz Yusuf olmasa da, ikinci sarıdan kırmızı tehlikesi bulunsa da, transfer için bir aydır koşuşturan Onazi girmez.. Burnundan darbe yedikten sonra afallayan Kucka sahada kalmaz..

Ki, Konya maçında çizgiden çıkardığı  topla maçın kaderini değiştiren Kucka, dün akşam da topa müdahale edecek iki arkadaşı varken gereksiz yere sebep olduğu penaltıyla yine kader değiştirdi.

**

‘Yanal’ın yanlışlarını bırak maça gel’ diyecek olursanız benim gördüğüm şudur;

 Oyuna  çok iyi başlayan Trabzonspor, Burak’ın 5. dakikada attığı golle öne geçince birden bocalamaya başladı. Telaşlandı, rakibin ataklarını önlemek için çaba gösterir hale geldi. Bunu da maç boyunca ve  çok iyi yaptı.

Ancak Trabzonspor gibi bir takım 90 dakikayı sadece mücadele ile tamamlıyorsa, ortada bir sıkıntı var demektir.

Zira zirvelerde yer almak  istiyorsan, her maçta olmasa da çoğunda   yönlendirilen değil,yönlendiren olmak zorundasın.

Top tutmak, pas yapmak,mecburiyetindesin..

Ve de kulübündeki teknik adam, oyuncu tercihlerini  birilerinde inat ederek değil,

Sahadaki gerçeklere göre yapmak zorundadır.

“ Yani gördünüz mü sizin beğenmediğiniz N’doye nasıl maçı kurtardı” demik için uğraşıyorsun sayın hocam.

 Doğrudur, birkaç maçı kurtarabilir ama  sadece onun on katını değil, seni de kaybettirir..

Benden hatırlatması..

İnat ta bir murattır ama..

O inadın sonunda murada eremezsen adama derler ki..

“Sen git iki tur at!”