Ne olacak bu gençliğin hali?..

Eğitim sistemimiz çocuklara çocukluğunu, gençlere gençliği yaşatma şansı tanımıyor. Yarış atı misali, bir koşuşturmadır gidiyor.

Sınavlar, ödevler…

Sadece öğrenciler mi? Anneler, babalar, ablalar. Aynı stresi yaşıyorlar. Büyük kentlerde çocukların birçoğu ilgi alanlarına göre kurslara da gitmek zorunda kalıyorlar. Yüzme kursu, basket kursu, Jimnastik kursu, bilmem daha neler. Maddi durumları iyi olmayan ailelerin çocukları bunun psikolojik ezikliğini yaşıyorlar.

Dershanelere, kurslara yetişebilme adına sabahın köründe kalkan gençlerin yarı uykulu gözleri - çoğu kez – açılmadan ilk dersler bitmiş oluyor. Büyük kentlerde gençlerin okula gidip gelmeleri de ayrı bir sorun…

Çocuklara kalan iki günlük dinlenme süreleri acaba yeterli mi? Bu süreci dinlenme adına mı kullanıyorlar. Ne gezer. O süreci de ev ödevleri, özel ders almalar işgal ediyor. Kısaca çocuklar için dur durak yok.

Sonra!

Sonrası da yok. Okullar bitince iş bulma, torpil ayarlama mevsimi başlıyor.

Vah! benim gençliğime. İki, hatta üç üniversite bitirenlerin iş bulma şansı siyasi iktidarlara yakınlığı ile ölçülüyor.

Yakınsan sınavsız, uzaksan sınavlı? Şans faktörü de çabası. Eğitim Sistemimiz 4x4 hızıyla gider diyenler 4+4+4’ e çevirdiler. Tıpkı öğrenci kıyafetleri gibi “Ucube” bir manzara. Aynı iktidarın farklı bakanları bile sistemle oyalanır oldu. İçinden çıkılmaz sistemi sistemsizliğe çevirmek için bunca zahmete ne gerek vardı. Son günlerde büyük büyük yetkililer, “Biz yanlış yaptık” demeye başladılar. Geç gelen akıl işe yarar mı bilemem. Geleceğimizin garanti belgeleri gençlerimizi daha fazla incitmeden aklımızı başımıza alalım.

Devletin temellerine dinamit koymayalım