Ara transfer ve geliyorum diyen felaket!

Trabzonspor yönetimleri son yıllarda o kadar fahiş transfer hataları yapmıştı ki, Muharrem Usta ve ekibinin en küçük bir yanlış yapma hakları kalmamıştı. Aksi takdirde Bordo-Mavililerin adım adım felakete sürükleneceğini aklı başında her taraftar biliyordu. Usta’dan beklenen orta ve uzun vadeli bir programla birlikte Trabzonspor’un taşıyamaz olduğu borç yükünü azaltırken, diğer yandan da çok iyi araştırılarak, verimliliği yüksek ancak ekonomik olarak uygun isimleri tespit ederek takıma katması, altyapıdan ve pilot takım 1461 Trabzon’dan alabildiğine yararlanmasıydı.

Kolları ilk sıvadıkları anda eksik de olsa, zamanlamasını yanlış da bulsak ‘Feda Operasyonu’yla birlikte bir umut ışığının doğmasına sebep olmuştu. Bu uygulamanın devam etmesi ve sonuç olarak Trabzonspor’un bonservislerine en çok 500 bin Euro ödediği, kendilerine de en yüksek 600 bin Euro civarında vereceği dinamik bir kadro oluşturmalıydı. Sadi Tekelioğlu’nun göreve gelmesinden sonra özellikle Ramazan Övüç, Abdulkadir Ömür, Yusuf Yazıcı, Semih Karadeniz, Savaş Çakır, Melih Kabasakal, Muhammet Beşir gibi altyapı orijinli futbolcuları adım adım takıma kazandırmaya çalışması da yeşeren umutların çiçek bahçesine dönmesi gibiydi.  Tabii ki 1461 Trabzon takımında da umut veren isimlerle kadro tamamlanmalıydı.

Önce tasarruf derken öyle bir açıldı ki!...

Tabii ki geçen sezonun devre arasından itibaren kulübe ağır ekonomik yükümlülükleri olan ancak ürettikleriyle birlikte hayal kırıklığına neden olan futbolculardan da adım adım kurtulma politikası izlendi. Bunlar olumlu ve etkisi de kısa sürede görülecek uygulamalardı. Ancak sonra rüzgar tersine esmeye başladı. Tüm bu olumlu görüntü, yeni sezon transfer döneminin başlamasıyla birlikte bir anda pratik uygulama ters işlemeye başladı. Ne değişmişti? Kimler ve nasıl devreye girmişti bir türlü çözülemedi ama yönetimin yol haritası tam anlamıyla farklılık göstermeye başlamıştı.  

Sonuç olarak Başkan Muharrem Usta da, transfer uygulamaları, harcadıkları parayla bir önceki felaket mimarı İbrahim Hacıosmanoğlu’dan geri kalmayacağını hepimize gösterdi.  Göreve geldikleri gibi ara transferde Muhammet Demir ve Güray Vural’ı takıma katan Usta ve ekibi, birçok oyuncuyla da yolları ayırdı. Daha önce de söylediğim gibi yolları ayırdığı oyuncuların hem verimsizliği, hem de ücretleri sorunluydu. Ana transfer döneminde ise bu kez takımda yer alan 15 sorunlu ya da yüksek bedelli oyuncular kapıya konuldu. Buna karşılık 8 futbolcu transferi gerçekleşti. Bu futbolcuların her biri ekonomik açıdan bakıldığında asla alındıkları değeri taşıyan ya da Trabzonspor’un yükünü taşıyabileceği mali kriterlere sahip değiller. Yani aslında yeteneklerinin çok üzerinde paralar ödenerek her biri Bordo-Mavi renklere kazandırıldı.

Yapılanlar felaketin yoluna taş taşıyor

Ne üretirlerse üretsinler, kesinlikle kulübün orta ve uzun vadede önemli ekonomik kayıplara uğramalarının önene geçemeyeceklerdir. Bu da zaman içinde var olan sorunların katmerleşmesine sebep olacaktır. Şu bir gerçek ki iki transfer mevsiminde alınan 10 futbolcuya ve bunların verimliliğine bakıldığında Muharrem Usta ve ekibinin kulübü gerçekten çok önemli zararları olduğunu da söylemek haksızlık olmasa gerek…. Bu ara transferde de Emmanuel Mas, Olcay Şahan, Carl Medjani,Joao Perreira ,Hugo Rodollega  ve Omar EL Kaddouri gibi 6 ismi transfer etti. Orta sahaya bir transfer daha yapılması planlandı ancak bu hayata geçirilemedi. (En azından bu yazının yayına hazır hale geldiği ana kadar) Şu ana kadar alınanların kaliteleri bir yana, çok çok yüksek ücretli isimler arasında yerlerini çoktan aldılar. Oysa bu kulübün ekonomik durumu ortada… Tam bir felaket yani!…

Borçla, harçla, krediyle yönetiliyor. Borç her geçen gün artıyor, zarar yükseliyor. Palyatif tedbirlerle birlikte kara deliğe yama yapılmaya çalışılıyor. Bir de ara transferde alınan oyuncuların yaş durumuna bakıldığında geleceğin planlanmasından daha çok, emekliler takımı kurulduğunu da görmemek kör olmayı gerektiriyor.  Ayrıca bugüne kadar ara transferde alınan futbolcuların büyük çoğunluğunun beklentileri karşılayamadığı da bir realite... Hiç kimse ikinci yarıda alınan seri galibiyetlere bakmasın. Bu 3 puanlar gözleri boyamasın. Orta ve uzun vadede yapılanların Trabzonspor’un felaketine giden yola örülen taşlar olduğunu hep birlikte göreceğiz.

Ve dost, işler iyi gidiyor gibi gözüktüğünde de, yanlışları gösterendir.

Bu da unutulmasın!

******************************************************************************

Bu tabloda senin de sorumluluğun var Sayın Özak!

Trabzonspor eski başkanı ve eski bakan Faruk Nafız Özak, Efsane Avni Aker’e veda gecesinde konuştu ve kulübün felakete sürüklendiğini söyleyip yönetimi de eleştiri yağmuruna tuttu… Sayın Özak yerden göğe kadar haklıdır. Hatta eksiği var, fazlası yoktur. Tamam da, peki böyle bir tablonun ortaya çıkmaması, kulübün kötü yönetilmemesi ve ekonomik kaos koşullarının yaratılmaması için çok önemli bir fırsat vardı. O fırsat geçtiğimiz kongrede kaçtı. Kongre öncesinde onlarca insanla röportaj yapmıştım. Konuştuğum insanların büyük bölümü eski başkan, eski asbaşkan, kongrede başkan adayı, ya da potansiyel başkan adayıydılar.

Tümünün birleştiği tek nokta, Faruk Nafız Özak’ın aday olması, onun etrafında camianın gerçek dinamiklerinin birleşmesiydi. Hatta Muharrem Usta dahil her başkan adayı, ya da potansiyel başkan olabilecek isimler, “Faruk Ağabey aday olursa, istedikten sonra onun listesinde de yer almaktan mutluluk duyarız” diyorlardı. Kendisiyle de konuşan sayısız insan oldu. “Gel aday ol, bu kulübün düzlüğe çıkması için emek harca, biz de destek verelim” dediler. Peki Sayın Özak ne yaptı?

Kaçtı!

“İbrahim Hacıosmanoğlu bana küfrediyor, camia seyrediyor. Mahkemelerde uğraşıyorum. Kimse yanımda yer almıyor” diye mazeretler üretti. Emekliye ayrıldığını söyledi. Oysa daha önce, “Trabzonspor vatan, biz askeriz. Vatan borcu ölene kadar bitmez” diyordu.  Ben bile, bu kulübü zaman zaman siyasete malzeme etmesine rağmen, kurtuluş reçetesinin yazılması için Faruk Nafız Özak’ın bir kez daha başkan olması ve 3 yıl kulübü yönetmesini isteyip, yazıp çizenlerin başında yer aldım. Ama Sayın Özak kimseyi dinlemedi. Artık yönetimi eleştirmesinin, gidilen yolun yanlış olduğunu söylemesinin hiçbir esprisi, tutarlılığı ve ağırlığı yok. Bu camianın gerçek sahiplerinin başkan olup, kurtuluş yolunda verilecek mücadelede başa koyduğu Sayın Özak’ın böyle bir şansı yok etmesinden sonra bugün yapması gereken şey köşesine çekilip oturmaktır. Bilmeli ki, İbrahim Hacıosmanoğlu’nun da, Muharrem Usta’nın da başkan olup, bu kulübü darağacına doğru götüren politikaları üretmesinin bir ve en önemli sebebi de Faruk Nafız Özak’ın eylemsizliğidir.

NOKTA!

******************************************************************************

Olcay Şahan’ı alkışlamak gerek!

Beşiktaş geçen sezon şampiyon olduğunda, birçok futbolcusu televizyon televizyon geziyordu. Özel programlar yapılıyor, bu takımın başarısının altında yatan nedenler anlatılıyordu. Bir programda Teknik Direktör Şenol Güneş, Olcay Şahan’ın, sadece sahada futbolcu olarak takıma katkı yapmadığını söylemiş ve, “O soyunma odasında, idmanda, kampta ama her yerde takımın moral kaynağı, motivasyon aracıdır” demişti.  Adam tam bir enerji küpü gerçekten… Trabzonspor’a geldikten sonra 5 maça çıktı ve en iyi futbolunu da Gaziantepspor’a karşı oynadı. İki asist yaptı, birçok pozisyon hazırladı, bir topu direkten döndü. Ve mücadele gücüyle de takım savunmasına da yardım etti.

Olcay Şahan, zaman zaman çok kötü oynayabilir, vasatı aşamayabilir ve bazen de futbolun doruklarına çıkabilir ama asıl önemli olan bulunduğu takıma kültürel olarak çabuk adapte olması, bu doğrultuda takım arkadaşlarına da örnek olmasıdır. Ben, felsefi olarak İstanbul’un 3 büyük kulübünden oyuncu transferine karşıyım. Bunlar arasında Olcay Şahan da vardı. Özellikle kendisine ödenen yüksek bedel asla kabul edebileceğim bir uygulama değildir. Fakat yiğidi öldürüp, hakkını vermek de görevimiz… 

Keşke Olcay, 4 sezon önce Beşiktaş’a gitmeden Trabzonspor’u tercih etseydi. Hem bu kadar büyük paraya mal olmaz, hem de takıma her açıdan katkısı yüksek olurdu. Bugün için de onu alkışlamak gerekiyor. Böyle devam Olcay… Senin gibi geldiği kentin kültürünü ve formasını giydiği takımı benimseyen futbolcuları özlemiştik…

Adnan SUNGUR / TRİBÜN

sonnokta gazetesi