Başakşehir maçı da işte böyle bir maçtı.
Bu ligde hiçbir maç kolay değildir mantığı her zaman öndeyken,Trabzonspor’un önemli maçlarından biri olan Başakşehir karşılaşması başlar başlamaz Trabzonspor öylesine dirençli bir rakip ile karşı karşıya geldi ki, direttiren değil, direnen takım olarak, 32 dakika direndi. Yani gol atmak için değil, gol yememek için.
Her zaman ki handikabımızdır,yaptığımız pas hataları yüzünden belki de 5-10 tane hücuma çıkmışken hücum varyasyonlarından geri dönmek zorunda kaldık.
Başakşehir’e gelince sahanın her bölümünü yerli yerinde kullanan, gerek mücadele anlamında,gerekse oyun kurgusunu Trabzonspor’a kabul ettirme anlamında ayağa paslarla 15-20 metre hatta 30 metre mesafeli,garanti paslarla sahamıza gelmeye başlayınca, bir de kanatları iyi kullanınca seyircisi kendine göre fazla olmayan Başakşehir, ilk yarı kazanma arzusu onlarda iken Trabzonspor 0-0 ile devreyi kapatabildi. İkinci yarıda maç aynı tempoda devam ederken;işte bir penaltı büyük avantaj.Derken bir penaltı da Başakşehir durum 1-1. Rakip arkadan gelip beraberliği sağlayınca dengeler bir anda farklı değişim içerisindeyken oyundaki motivasyon Başakşehir 2-1, derken  maçın sonundaki golle beraber Trabzonspor 2-2’yi yakalayarak bence altın bir puan aldı.

Yenemedik, lakin yenilmedik de.
Fakat bakılması gereken bir gerçek var ki, ben baktım gördüm.Başakşehir’in kulübesine döndüğümüzde kimler yedek oturuyor.Artık Avrupa bunu söylüyor.Bir takımın yedek kulübesi kaliteli
futbolcular doluysa eğer o takımın sahada yapacak olduğu işler de az çok önceden kestirilebiliyor.
Beraberliği yakaladık ama bir şeyi de unutmamamız lazımdır.
‘Dünlerin toplamı bu günler içindir’ sözü boşuna söylenmemiştir.
Avrupa Kupası maçı, dünlerdeki oynanan maç değil miydi?
Yani perşembenin geleceği çarşambadan belliydi.
Kaybeden Başakşehir’di.
Kazanan biz olduk.