Yeni bir döneme başlangıç noktasındayız. Artık bilinen herşey eskisi gibi olmayacak Türk siyasetinde.

Dahası kimi ezberler bozuldu.

Yüzde 52,58 ile yüzde 47,42 in, yani iki farklı görüşün buluştuğu/yaşadığı  bir toplum yapımız var artık.

Anot ve katot kutupları gibi.

Böyle bir durumda yetkileri elinde toplayan sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyetin kazanımlarını ve onun bireylerini barış ortamında buluşturmaya çalışacak...

Çok zor bir görev ve zor bir dönem olmasın isteriz.

Hem de ulusal bütünlük açısından en çok toplumsal barışı yaşamak durumda olduğumuz bir dönemde...

Yüce Rabb kolaylıklar ihsan eylesin.

*

Eskiden hükümetlerin başarı ve başarısızlıkları konuşulup iktidarlar değişirken;  şimdi böyle bir sorumluluğu sadece bir kişinin üstlenmesi de büyük bir cesareti, uzgörüyü ve yeteneği gerektiriyor.

Toplumsal barışın getireceği huzurun ardından oluşacak birliktelikle; ekonominin çarklarının çalışmasını sağlayacak işsiz sınıfın istihdamı Türkiye'nin tekrar kalkınmasına ivme kazandıracağı günleri sabırsızlıkla bekliyoruz.

Bu heyecan ve çalışma temposunun ülkenin toplumsal kalkınmasında nirengi noktası olacağını; huzura kavuşan bireylerle, ekonomide, tarımda, sanayide, eğitimde, hukuksal alanda vd. karşılıklı hamlelerle Türkiye'nin Ortadoğu'da parlayan yıldız olacağı inancını taşıyoruz.

Yani, AKP iktidarı, seçmenlerden aldığı yetkiyle özlediğimiz bir çağdaş yönetim ve yaşam ortamında Cumhuriyet'in 100. yılı kutlamalarını şimdiden sorumluluğunu almış bulunuyor.

Bu yoldan dönüş olmadığına göre, bugünden  geleceğe yönelik atılacak her kalkınma adımında ilk gün heyecanının  yaşanması ve bunun hep diri tutulmasına inananlardanız.

"Demir tavında dövür" diyen ataların bu öğretisiyle Cumhuriyet'in 100. yılına böyle coşkularla ulaşmalıyız.

Bir koşul daha var. O da tabii ki, Atatürkçü düşünce ve heyecanlarla...

*

Seçim kazanmanın övüncü geçici bir duygu selidir, gelip-geçer, unutulur.

Önemli olan, -eski siyasetçilerimizden birinin söylediği- "İktidar ateşten gömlektir" sözünü benimseyip; kişisel ve kadro olarak kendini ulusa hizmete adamaktır, baki kalan.

Böyleleri, vicdanlıların/sağduyuluların  "ölmezler mezarlığı"nda yatarlar.