Barcelonalı oyuncuların klubün resmi facebook sayfasında rutinleşen emoji oyunununu severek izlerim. Bir çeşit "Sınıfın enleri" oyunu. Kim en şakacı? Kim en meraklı? vb.. Belirli aralıklarla bir oyuncuya yaptırılır ve paylaşılır.Bacasız sanayi futbolun fabrikalarından Barça Tv' ye ait masumane,içinde insan,neşe ve şeffaflık olan bir pazarlama ürünü.Buraya kadar herşey güzel.

 Arda ile özdeşleştirilen emoji ve açıklaması ise mânidar.Takım arkadaşı Vidal'ın milyonlarca izleyici önünde onun için kullandığı ikon ''Telefon''.Açıklamasının tercümesi birebir şöyle:Zavallı çocuk,bütün gün şarja bağlı yaşamak zorunda!!Onun için üzülüyorum..

Benim ağrıma gitti açıkcası ama meseleye biraz daha farklı bakma taraftarıyım.

Arda sonuçta bu futbol ortamının ürünü,haklı veya haksız olduğu kadar da mağdur..

Değerli bir hocamın dediği gibi darağacı kurulmuş kimin ilk tekmeyi atacağı merak konusu.

Bu ülkenin Arda' nın sevgililerinden ve parasından çok daha önemli sorunları var. Barcelona 'da oynayan bir "süperstarın" hayatı tabi ki merak konusu(maalesef) ülkenin çoğunluğu için. Ama dozajı ne olmalı?

Son dakika haberi olarak Arda' nın olayı gösterilirken altyazıda yine biryerlerde şehit verdiğimiz minnacık kayan yazı ile geçiyor. Soruyorum; ülke mi yozlaşmış Arda mı?

 Onu ilk tanıdığım zamanlar geliyor gözlerimin önüne. Sevdiği kızı anlatıyor bana;

*Abi annesi öğrenmiş görüştürmüyordu bizi.

*Kardeşim boşver yumuşar zamanla.

*Yok abi öyle böyle değil. Sen olsan ne yapardın?

*Gizli gizli görüşürdüm.

Cebinden bir gazete küpürü çıkarıyor.

*Geçen A takımla antrenmana çıktım. Annesi görmüş fotoğrafımı. Yumuşar gibi olmuş. Sormuş kimdir, nasıl biridir? diye.

*Hayırlısı kardeşim.

Bir çok genç gibi bu ülkede aşkın da bir bedeli olduğunu bu şekilde öğreniyor.Kızın annesinin yumuşaması için gazeteye çıkmak önemli!! O kadar önemli ki cepte taşınıyor küpür. İlk gazeteye çıkışına başka anlamlar yüklemesi gereken bir sporcu ülkenin aşka bakışı ile ilgili "tamamen duygusal" kazanımlar yaşıyor ve sonrasında bundan farklı olmayan kazanımlarla milli kahraman haline geliyor.

Arda olimpik milli takımdan arkadaşım. O zaman için söylüyorum; çok yetenekliydi ama gördüğüm en yetenekli oyuncu ASLA değildi. Onu Arda yapan en önemli özellikleri çalışkan, mütevazi, kendi ile barışık, istekli, mental olarak hep hazır ve üst düzey olmasıydı. Kendine güvenmek de bir yetenektir ve bu açıdan gördüğüm en  yetenekli oyuncuydu diyebilirim. Kaldı ki yaş olarak da bizden küçüktü. Taklitler yapar,hep pozitif görünür ve bunların ona kazandırdığı sempatikliği kullanma yoluna asla gitmezdi.

Bir Anadolu takımı altyapısında yetişmiş futbolcu ve ilerde altyapı antrenörlüğü isteyen biri olarak farkı incelemek bana şey çok kattı diyebilirim. Bu özgüvenin kaynağı neydi? Bizde neden yoktu ve nasıl katılabilirdi? Kendime sorular sordukça incelemeye de başladım.

Anadolu olarak İstanbul ile yarışacaksak ''tam da bu özgüveni istiyorum işte, sporcularıma futbol dışında katmam gereken özgüven ve yapısı bu olmalı '' dedirtmişti bana cebinde küpür ile dolaşan o çocuk..Kaynağı ve sınırları olan bir özgüven..

Daha sonraları Arda 'nın ilerleyişini takip ettikçe ondan kalite olarak daha üstteki oyuncuların âkıbetleri ile kıyasladığımda (mesela Cafercan Aksu)

Arda' nın kariyerindeki sıçramaların sebebi olarak hep bu özgüvenini ve mental üstünlüğünü görürüm.

Bazı şeyler doğuştan veya aileden gelir. Her ne kadar bu özellikleri kazanmasında altyapı antrenörlerinin rolünün ailesi kadar fazla olmadığını düşünsem de bu özellikleri koruması ve yok etmemesi konusunda yardımcı oldukları aşikâr. Kendilerini tebrik ederim.

Bugün geldiğimiz noktada yöneticilerden, antrenörlerden, ailelerden, çevreden ve medyadan beklentimiz maalesef destek olmaları değil.

Köstek olmamaları.'Gölge etme başka ihsan istemez' misali uzak durmaları ve sürece teslim olmaları. Yardımcı olması gereken saydığım yan faktörlerin çok büyük bir kesiminden beklentimiz maalesef bu yönde. Onlardan fazlasını beklemek de haksızlık. Olmayan birşeyi isteyemezsiniz.

Çıkarları ve konumu için medya ile oynaşan, ters düşünce de kanlı bıçaklı olan ve böylelikle kendisinin, medyanın ve futbol izleyicisinin kimyasını bozan tiplemelerin yönettiği futbol ortamından çıkan Arda’nın telefon elinden düşmeyen ve şarja bağlı yaşayan emoji ile sunulması çok şaşılacak bir durum değil.

Bahsettiğim düzyde mental özelliklere sahip bir genci elele vererek telefon bağımlısı, paranoyak, acaba hakkımda yine ne yazılmış telaşı içinde debelenen, dünyaya kendini beğendirmişken işinden önce karşı cinse kendini beğendirme ihtiyacı yaşayan, genç yaşta birçok şey başarmışken ve toplum üzerindeki etkisi zirve yapmışken kendine siyasi bir dayanak arayan biri haline getirdik. Bu sürecin sosyolojik ve psikolojik olarak incelenmesi bir tez konusu olabilir ve olmalıdır.

Mahallemdeki bakkal çoğu ''İmparatordan'' daha başarılı bence. Kendi alanında kısıtlı imkânlarla işletmesinin sürdürülebilirliği ile ilgili planları ve uygulamaları var. Kendinden sonrası için bile. Elinde neredeyse sınırsız imkânlar olmasına rağmen bir sonraki seneyi bile umursamayan, bu kokuşmuş ortamı kökten düzeltme çabası içinde olması gerekirken daha da körükleyen tavırlar ve davranışlar sergileyen günübirlikçiler ve babalarının ''şirketlerimden uzak dursun da neyle ilgilenirsenirse ilgilensin, egosunu başka yerde tatmin etsin'' diyerek yolverdiği patronlarının şekillendirdiği bir ortam hayal edin.

Arda bu ortamın ürünüyse; suç en çok bu ortamdan nemâlananlar, onunla özdeşleşenler, değişmesinden rahatsız olan ve zararlı çıkanlar, kısacası bu ortamı yaratanlar ve onlara saygı adı altında dalkavukluk edenlerindir.

Futbol yamyamlarının sıradaki hedefi bellidir ,onlara çok bildikleri işlerini öğretmek bize düşmez tabi ki ama ben nacizane Enes Ünal diyorum..Haydi ona yoğunlaşalım biraz da..