Önce Uzungöl doğal kaderininin dışına çıkartılıp, karartıldı. Bize ait olmayan sunni bir dünyanın içerisine sürüklendi. Gönlümüzdeki yıldızı sönmeye başladı. Sonra Hıdırnebi, Kayabaşı, Haçka,  Zigana derken, diğerleri devreye sokuldu.

Yayla kavramı yerini,  çoktan ‘çarpık yayla kent’  anlayışına bıraktı. Kontrol edilemeyen bu  süreç, yayla sakinlerini de içne alıp, onları kendi dünyalarına yabancılaştırdı. “yeterki  turizm olsun.”

Ne yazıkki bu sürece Kadıralak Yaylası da dahil edildi!

Peki ama bu nasıl oldu diyerek, hayretlenmek; diğer yaylalarımızda yaşananları unutmuş olmak, ya da önemsememek demektir. Aslında her şey, kayıtsız kalan gözlerin, nemlazımcı kimliklerin, kazan kazan, hep kazan anlayışının sonucuydu.

Yörenin gezginleri, fotograf sanatçıları tamamen ekolojik duyarlılıkla sosyal medyada Kadıralak yaylası paylaşımları yapmaya başlayınca “Mavi yıldız” için süreç başlamış oldu. Mevsimine; göre gök mavisi ya da kar beyazı çiçeklere bürünen büyülü dünya keşfedildi.

Tonyan’nın; baş döndüren eşsiz doğasının içine akarak, ben de o büyünün peşine takıldım. Gürül gürül akan Fol deresi, vadinin derinliklerine davet ediyor bizi. Hoşarlı’dan kalınçam’a, Melikşah’tan Çayıriçi’ne, Veli Kayası’ndan Livaloba’ya. Kısaca bütün Tonya ve onunun kadim kültürü değer bilenlerini bekliyor. birkez daha yeniden keşfetmek gerek. Ama şimdilik Kadıralak yolundayız.

İlk olumsuz görüntüler, Tonya süt fabrikasından itibaren oluşan araç kuyruğuyla ortaya çıkmaya başladı. Sanki tatil günlerinin birinde Uzungöl yolundaydık, bütün Trabzon “Mavi çiçeklerin” seyri için seferber olmuş gibiydi. Asıl dehşet manzaranın; Kadıralakta bizi beklediğini, henüz bilmiyordum.

Evet nihayet önümüzde Kadıralak yaylası, Fakat oda ne, adeta açık otopark yaylasına dönüşmüş kadıralak. Hertaraf, ama hertaraf araç. Ziyaretçiler araçlarını istedikleri yere götürebilmek için sınır tanımamışlar. Çiçek gözlemi etkinliği; yerini,  araç gözlemine, doğa kokusu ise, yerini mangal kokusuna bırakmıştı.

Bu hengameden ne doğar?

Yıldızı sönmüş mavi çiçekler, fay hattı gibi yarılan  çayırlıklar, neye uğradığına şaşıran doğa. Yok ediciler, bizler iş başındaydık.

 “Mavi Yıldızın”  büyüsü mü  bozuluyordu, neydi bu hal? Böyle bir olumsuzluğa tanık olmak, dipsiz bir boşluğa sürüklenmek gibi. Neden insanımızın ulaştığı yer iflah olmuyor? Neden koruyamıyoruz?

İçimden olmaz çözümler geçiriyorum:

  • Belli bir noktadan sonra yaylanın içine araç girişi sınırlansa veya engellense
  • Sosyal medyadan Kadıralak paylaşımları yapılmasa
  • Yollar iyileştirilmese
  • Çevre koruma cezası uygulansa
  • Yayla çıkşında her araçtan dolu bir çöp poşeti teslim alınsa
  • Evler yayla dokusuna uyumlu hale getirilse...

Daha nice uçuk fikirler. Ama gerçek başka. Geç kalmadan, gerçek paydaşlar, Kadıralak’a sahip çıkmalı. Kadıralak bölgenin yıldızı olarak parlamaya devam etmeli, büyü bozulmamalı.