Üst üste oynanan iki maçta kayıp 4 puan.

“Olacağız” diyorsanız, bu kaybedilen 4 puanı, mazereti olmadan hanenize yazacaktınız.

Ama yapamadınız.

Demek ki olmayacak.

Dün akşam Antalyaspor ile oynanan maçta benim en dikkatimi çeken unsur şu olmuştur;

Trabzonspor zaman zaman o kadar iyi şeyler yaptı ki, o yapılması gerekenleri yapınca, istenilince yapılabiliyormuş dedim.

Neden sürekliliği olmaz onu bilmiyorum.

Her zaman şunu savunmuşumdur.

Trabzonspor rakibe baskı kurmak istiyorsa!

Trabzonspor pozisyon üretmek istiyorsa!

Trabzonspor gol atmak istiyorsa!

Maçın temposunu yukarılara çekmelidir.

Eğer ki tempoyu arttırıp, rakibe baskıyı kurabilirse var ya Trabzonspor’un her maçı kazanması içten bile değildir.

Maçın genelinde belki Bordo-Mavili oyuncular kendilerinden istenilenleri sahaya yansıtamadılar, ama durum böyle olmasına rağmen yine maçı kendi lehlerine çevirebilirdiler.

Bana göre Burak’ın attığı gol, ofsayt değildi.

“VAR” nasıl işliyorsa, Trabzonspor’un lehine o pozisyonu değerlendiremedi.

Birde yine Burak her ne kadar kendisini yere atsa da, yine de sabit ayağına sanki bir darbe var gibiydi pozisyonda.

Her nedense bunu da “VAR” efendi yanlış gördü, haliyle yanlış yorumladı.

Burak’tan konu açılmışken, Burak’tan devam edeyim.

Her haliyle Burak ayakta durmakta güçlük çekiyor.

Burak önemli bir güç kaybı erozyonuna uğramış.

E ne yapsın “Gizli Saklı’dan” kurtulamayınca, güç erozyonuna da uğraması normaldir.

Burak her geçen gün, beyinsel düşündüğü şeyleri ayağına hükmetme yeteneğiyle bütünleştiremeyince, iş çenesine kalıyor. Buda Trabzonspor’a zarar veriyor.

Bana öyle geliyor ki, bundan sonraki haftalar, eğer Burak forma şansı bulur ise böyle bir sendromu sürekli yaşamak Trabzonspor için kaçınılmaz olacaktır.

Elbette temennimiz Burak kardeşimizin bu sendromdan çok çabuk kurtulmasıdır!

Trabzonspor’un üretken ayakları artık üretemiyor.

Mesela Yusuf Yazıcı.

Mesela Abdülkadir.

Mesela Sosa.

Mesela Olcay, oda forma şansı bulursa.

Ha deyin Sosa ve Olcay’ı bir kenara bırakalım.

Ya genç tabir ettiğimiz, yani Trabzonspor’un geleceğini neredeyse bu iki genç oyuncu Yusuf ve Abdülkadir’e bağlamışken! Bu filizlenmeye yüz tutmuş oyuncularımız sahada yokları oynamaktalar.

Ayaklarına top gelince sahada olduklarının farkına varmaktayız.

Bu iki arkadaşı kim veya kimler öğütleyecekse, acilen şunları yapmalıdırlar; gittikleri yolların, durdukları yerlerin, güttükleri futbol hayatlarına bir an önce çeki düzen vermeleri gerektiğini öğütlemelidirler.

Yoksa bu iki kardeşimiz için yarınlar çok geç kalınmış olabilir.

Baksanıza, daha olmadan oldum havasında gezinmeye başlamışlar.

Ah Trabzonspor’um ah…

Hani Volkan Konak ‘Cerrah Paşa’ türküsünde diyor ya, “Bir daha kapından yolcuda gelip geçmem”

Ne var ki senin kapından ne futbolcular geçti?

Bundan sonrada kimler gelip geçecektir?

Yeter ki geçeceklerin ayakları yere sağlam bassın ve yeter ki senin formanı taşıdıklarının farkında olsunlar.