15 Mayıs 1919 günü Yunanlılar İzmir’i işgal eder. Arkalarında bugün olduğu gibi Avrupa’nın sömürgeci devletleri vardır. Sen yap biz sana her istediğini verip, her ihtiyacını karşılayacağız derler. Bu kaypak gücü gerçek güç zanneden Yunanlılar İzmir’i işgal eder etmez hemen katliam ve tutuklamalara başlarlar. Yıllarca Türklerle iç içe yaşamış Rumlar tanınmaz halde canavarlar gibi komşuları Türklere saldırarak çoluk çocuk katletmektedirler. Güçleri yetmediği yerlere hemen Yunanlı askerleri çağırarak, büyük bir zevkle acılar içerisinde bağrışan, çaresizce oradan oraya koşup, kendi canından çok çocuklarını kurtarmaya çalışan Türk aileler kendi vatanlarında, yıllarca müsamaha ve hoşgörülerine sığınan insanların acımasızlığı ve merhametsizliği ile karşı karşıya kalırlar. Bir gecede koyun boğazlar gibi tam iki bin Türk’ü katleden bu insanlık düşmanları, İstanbul yönetimininde çaresizliğinden güç alarak artık Küçük Asya dedikleri Anadolu’yu kendilerine vatan yapacakları inancıyla önüne gelen her canlıyı yok ederek hedeflerine varabileceklerini zannederler.

Hatta öyle ki; bir ara her nasılsa Albay Süleyman Fethi beyi yakalayarak tutuklarlar. Sıra Süleyman Fethi Beyin omuzlarındaki apoletlerin sökülmesine gelir. Bu apoletleri sökmek isteyen Yunanlı subaya Süleyman Fethi Bey sert bir şekilde bağırarak, “onları sen takmadın ki, sen sökesin” diye çıkışır. Ama Yunanlı katliamcılar bu vakur duruştan hoşlanmazlar. Onu iki tarafta sıralanmış Yunanlı askerlerin arasında yürürken “Zito Venizelos” (yaşasın Venizelos) bağırmaya zorlarlar. Ancak ısrarları boşunadır. Bir Türk subayı hangi hakarete ve işkenceye tabi tutulursa tutulsun vakarını asla kaybetmez. Bunu gören Yunanlı askerler hemen orada Süleyman Fethi beyi onlarca kere süngüleyerek şehit ederler. İnsanlıktan nasibini almamış bu haydut sürüleri bununla da yetinmeyerek, çoluk, çocuk, yaşlı ihtiyar demeden binlerce insanımızı şehit ederek, Anadolu’nun içlerine doğru ilerlemeye başlarlar.

İstanbul çaresiz, İmparatorluk gemisi her taraftan su alıp batmak üzereyken, bir avuç yiğit Türk insanı bütün hazırlıklarını tamamlayarak bu haydut sürülerini durdurmak için Anadolu’ya geçer. Halkı aydınlatır yapılması gerekenleri anlatır. Kısa sürede halk ile bütünleşen bu yiğit insanların lideri Mustafa Kemal Atatürk’tür. Memleket yoksuldur, halk fakirdir, asker erzaksız ve silahsızdır ama olsun. Kuvayı milliye hareketi adı altında teşkilatlanan yiğit Anadolu insanı önlerine geçen, güvendikleri liderleri olduğu sürece tarihin hiçbir döneminde başarısız olmamışlardı, şimdi de öyle olacaktı.

Zafer naraları ve sömürgeci dostlarının korkunç yardımlarıyla Ankara Polatlı yakınlarına kadar gelen Yunan palikaryalarını Anadolu insanı gibi Anadolu toprağı da sevmemişti. Kuvayı milliye ruhu ile harekete geçen Anadolu aslanları bu haydut sürülerini önce durdurur, sonra da Anadolu’ya girdikleri İzmir’den denize döktüler. Kendilerini kışkırtıp Anadolu’ya saldırtanlar İzmir’de Mustafa Kemal paşaya ulaşıp tehdit diliyle “azınlıkların hali ne olacak” sorularını sıkça sormaya başlarlar. Gazi onlara gereken ve hak ettikleri cevapları eksiksiz verir. Onlar masa başlarında Türklerin durumundan yararlanmak isterler. Yunanlı dostları büyük bir hayal kırıklığı içindedirler. 1912 Lozan (Uşi) anlaşması ile elde ettikleri adalar, 1923 Lozan anlaşması ile silahtan arındırılarak ve bir daha silahlandırılmamak üzere statüleri belirlenerek 1947 Paris anlaşması ile Yunanlılarda kalır.

Ama gelin görün ki; bu ikiyüzlü, riyakâr batılıların ve Yunanlıların hileleri dün olduğu gibi bu günde devam etmektedir. Bütün dünyanın gözleri önünde; Lozan anlaşmasının amir hükümlerine rağmen Ege adalarını, tepeden, tırnağa kadar silahlandırılmışlardır! Kime karşı; elbette ki bir taş atımı mesafedeki Türkiye ye karşı! Türkiye “Mavi vatan” konusunda yerden göğe kadar haklıdır. Haklılığımızın ispatı ve mavi vatanımızın hürriyeti için her Türk insanı Süleyman Fethi Bey’in intikamı için yaşamaktadır, insanlık düşmanlarına duyurulur!

Acı ama gerçek olan bir şey var ki o da şudur; Bu acı olayların üzerinden tam bir asır geçmesine rağmen Yunanlının niyetlerinde bir santim bile değişme olmamıştır, unutmayalım dostlar!