Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yaşayanlar bilir, son yıllarda kıyı şeridindeki yerleşim alanlarında gözle görülür mimari ve fiziki düzenlemeler dikkat çekmeye başlamıştır.

Devlet sahil yolunun bütün itirazlara rağmen kıyı balık üreme mekânlarını ve az sayıda bulunan deniz kumu ve plaj alanlarını yok ettiğini üzülerek hatırlıyoruz. Bir zamanlar; Trabzon’dan Rize’ye kadar uzanan kıyı kesiminde yaşayan vatandaşlarımız için Araklı’nın tabii bir kum alanı ve plaj olduğun da çok iyi hatırlıyoruz. Herkesin hafızasında Araklı deniz ve kum ile simgeleşen bir şirin kıyı kasabası değerineydi.

Aileler Araklı’ya çekinmeden gelir, huzur içerisinde akşama kadar hemen ilçenin önündeki Belediye Gazinosu’nun bahçesinde oturur ve gazinonun duvarına vuran deniz dalgalarını seyrederek kahvaltısını yapar, denizine girer, keyifle çayını içer, getirdiği yemeklerini yer ve akşama dinlenmiş ve güneşlenmiş olarak geldiği İl merkezine ya da ilçelere dönerlerdi.

Şimdi, o dönemi yaşayan insanların hafızalarında tatlı bir hayal gibi kalan bu gerçekliğin sona ermesinden herkesin üzüntü içerisinde olduğunu Araklı’ya uğrayan bütün insanlar görmekte ve söylemektedirler!

Martıların balık kovaladığı, yunus balıklarının gösteri yaparcasına kıyıya paralel yüzdüğü, balıkçıların dolu ağlarını kıyıya çekerken başta ilçe sakinleri olmak üzere orada bulunan hemen herkesin bundan pay almaya çalıştığı görüntülerin çok uzağındayız. Böylesine güzel ve şirin bir kıyı yerleşim alanını yıkmak ve tahrip etmek görevi insanlara verilmiş olsaydı ancak bu günkü kadar başarılı olunurdu sözünü, hiçbir ön ve art niyet taşımadan buradan üzülerek ifade etmek istiyorum!

Sarhoşundan, köyünden gelenine kadar, bütün insanlarının kardeşçe yaşadığı ve ekmeğini bölüştüğü, birbirlerine yardım için yine birbirleriyle yarıştığı o altın yıllar uçup gitmiş yerine, cehaletin hâkim olduğu altın yıllar gelip oturmuştu. Sokakları güneş ışığından mahkûm, geceleri aydınlanmaya hasret, insanlarının çokta hijyen olmayan ayak altı çay ocaklarında olanca sesleri ile sohbet ettiklerini zannettikleri, hoşgörü ve tolerans kültürünün kaybolduğu, insanların birbirine tahammülsüzlüğünün zirve yaptığı bir ilçe görünümü, burada yıllarca görev yapan bir çok değerli devlet memurunu emekli olup-olmaz başka yerlere göç etmeye mecbur bırakmış!

Eğitimde eski başarılarına hasret bir ilçe durumundayız. Eğitim derken yanlış anlaşılmasın, insan davranışlarının kâmil hale getirilmesi, kültür ve töremizin yaşatılması ve benimsenmesi şuurundan bahsediyoruz. Ayrıca Araklı Anadolu Öğretmen Lisesi gibi, dünya ve Türkiye çapında başarılara imza atmış bir eğitim kurumu varken, Araklı’da sınavla öğrenci alan bir Anadolu Lisesi ya da Fen Lisesi’nin açılamamış olması geleceğimiz için telafisi mümkün olmayan bir faciadır!

Düşünebiliyor musunuz; Vakfıkebir ile Beşikdüzü arasında sadece beş kilometrelik bir mesafe olduğu halde, her iki ilçemize de Fen Lisesi açılmışken Araklı’nın bu hizmetten mahrum bırakılması gelecek için bile umutlarımızı tahrip etmiştir! Acilen Araklı olarak ayağa kalkıp bu yanlışı düzeltmek için yapılması gereken her girişimi sonuç alınıncaya kadar yapmak gelecek nesillere en büyük vefa borcumuz olacaktır. Muhtarlarımızın belediye başkanlığından kum, çakıl, beton, çimento alma yarışmasından vazgeçip, köylerinin ışığı ve sermayesi olan eski okullarının açılması için girişimlerde bulunması Araklı için çok daha değerli olacaktır.

Bilinmelidir ki, evlatlarımızın eğitimi, çimentodan da, kum ve betondan da daha değerlidir.

Araklı-Bayburt yolunun yapılması, Pazarcık Turizm alanına işlerlik kazandırılması, Kaşıkçı Hanlarından denize kadar olan dere yatağının rehabilite edilip seyir alanlarının yapılması elzemdir. Küçükdere’den limana kadar olan kıyı kesimindeki yapıların sahipleri ile işbirliği yapılarak, yöresel mimari özelliklerine göre giydirilip bu günkü çirkinliğin ortadan kaldırılması çok önemlidir! Hülasa Araklı insanının sağlıklı düşünme zamanıdır.

Bütün bunlar yapılabilir mi? Elbette ki yapılabilir, yeter ki yanlışları ve yanlışlara sebep olan unsurları iyi tespit edelim. Önümüzde bir Bayburt örneği var. Mevcut iktidar partisine Türkiye’de en yüksek oranda destek veren bir ilimizdi Bayburt. Ancak siyasal iktidarın belediye başkanlığı tercihindeki yanlışını kabul etmedi, partisini değiştirmediği halde, başkanını değiştirdi! Burada önemli olan insanların partilerini değiştirmeden de yanlışa dur diyebilecekleri gerçeğinin ortaya çıkmasıdır!

Ne yapalım acaba bütün problemlerimizi çözene kadar, Trabzon merkezden nasihat ve slogandan başka bir yardım alamadığımıza göre, Araklı’yı geçici olarak sınırdaş olan Bayburt’a mı bağlayalım! Ne dersiniz! Hem Bayburt’ta böylece kıyıya açılmış olur!