Türkiye Cumhuriyeti Devletinde, kamu hizmetinde bulunan yerel yöneticiler, genel yöneticiler ile merkezi yönetimin odaklandığı bir noktaya işaret etmek istiyorum.


Bu görüşümde yanıldığımı düşünmüyorum.


Bu ülkenin, özellikle 1970 yılı dahil ve bugüne kadar, örtülü ve açık ecdadımızın eserleri üzerinde bir katliam başlatıldı. Bu çok açık görüntü, elli yılda ülkemizin yüzlerce ecdadımızın eserleri yok edildi ve edilme ortamı ile sıraya girdi. Bu ciddi konudaki açık objeler ortada dururken, turizm paranoyası mantığı öne çıkartılarak açık bir saldırıda bu yönde karşımızda durmaktadır.


Tüm bu yapılan çalışmalar, zamana yayılarak yapılmakta olduğundan hiç kimse bu hıncın farkında değildir.


Anadolu’nun dört bir tarafında işlev halinde olan bu düşünceye, farklılık yaratmak için ecdadımızın bazı çok gözde olan bir kısım eserlerini onarmak cihetinde bulunulması da işin ayrı bir özetidir.


Bu bakış açısına onay veren düşünce ve ruh yapısı, kadim şehir olarak adlandırılan Trabzon'da ise açık bir vaka olarak gözlerden kaçmamaktadır.
“Fatih'in fethettiği, Yavuz’un Valilik yaptığı, Kanuni'nin doğduğu kadim şehir Trabzon” olarak adlandırılan, siyasilerin ve ilgililerimizin isim şovundaki bu il, maalesef isminde birleşilerek oluşum dışı görülmektedir.


Yine aynı şekilde,1970 yılı dahil, bugüne kadar Trabzon'da, merkezde ve ilçelerde çok sayıda ecdadımızın eserleri görmezden gelinerek, ucu açık bahanelerle yıkılmış ve halen de mevcut bazı eserlerde bu düşünce ile sırasını beklemektedir.


Tüm bunlar olurken, kadım şehri vücut etmiş düşünce yapısıyla, ecdadımızın ruh ve manevi dünyasına adeta savaş açılmıştır.


Nerede bir Selçuklu ve Osmanlı eseri, Türk eseri, camiler, hanlar, hamamlar, çeşmeler, su kemerleri, eski Osmanlı tarihi özelliği yüksek kitabeli evler, konakları yoklara dahil ederken, kiliseleri, manastırları çok çok büyük paralarla olağanüstü çaba ile ilave yer kazandırılarak geleceğe aktarmak mantığın kabul edemeyeceği bir düşüncedir.

Aynı şekilde, Trabzon’da geçen günlerde adeta bir şov yaşandı, bu şova dahil olanlar, Ortahisar Mahallesi hududunda bulunan bir tarihi (kral sarayı), güya gün yüzüne çıkarmak.


Trabzon'un vekilleri dahil, KTÜ Rektörü, Büyükşehir ve Ortahisar Belediye Başkanı, İl Başkanı, İlin Valisi, Ortahisar Kaymakamı, ildeki bazı STK üst düzey temsilcileri vs.


İyi de, bu kadar çok üst düzey protokol ile yapılan bu kazı düşüncesi neyin habercisidir? Ve bu büyük protokolün, neden kendi ecdadını ortaya çıkarmada imzaları onaya dahil olmaz.


Diğer tarafta, Trabzon'da, çok sayıda ecdadımızın eserleri arasında çok göz önünde, Ortahisar ilçe Kaymakamlığı ve Ortahisar Belediyesi'nin hemen karşısında yüz metre mesafede, çifte hamam altı yüz yıllık ve hemen yolun kenarında köşede, iki yüz otuz altı yıllık ve üzerinde çok özel kitabesi bulunan bir Türk evi var.


Tahtaların birçoğu yağmur ve kar ile erimiş, birçoğu da kendi ecdadından imdat bekliyor. Kitabesi çok özellik arz eden bu yapının altının bir bölümü, ayrı yerde bulunan bir kahvehanenin oturulup oyun oynama yeri olarak işgalen kullanımında.


İki acı örnek maalesef her gün binlerce insanın, (Ortahisar ilçe, Kaymakamı ve Belediye Başkanının) dahi ile geçtiği yol.


Ve ilimizi yöneten tüm yetkililer, vekiller, bakanlar ile tüm ilgililerin mutlaka geçerek baktığı yer.


Evet, bizim yapmamız gereken, yani ilgililerin birinci derece ve (çok çok) öncelikli yapması gereken, ecdadını bağrına basmak, onun eserlerini geleceğe taşımak olmalıdır.