Uzun zamandan beri edindiğimiz bir kimlik var; karşımızdakinin eksikliğini aramak, bulamıyorsak da icat etmek. Üzgünüm ki bu konuda kendimizi epeyce geliştirmişiz. Hatta bu tutum neredeyse herkesin ezberi olmuş. Pusudayız adeta, karşı tarafın üzerine çullanmak üzere pusuda.

Her zaman en doğru olan bizim doğrularımızdır. Bizim hayat tarzımız, bakış açımız, değerlendirmelerimiz, söylemlerimiz, inançlarımız. Karşı taraf en hafifinden hep eksiktir.

Aynı gemideyiz ve o gemi epey zamandan beri sızlanıyor; siz, sakin durmayan sakinlerim bir düşünün kurtuluşumuz, “Arafat’ta şeytan taşlamak mı yoksa önce kendi nefsimizi taşlamak mı?”

***

Çok zor günler geçiriyoruz ve bu durum belli ki uzunca bir süre daha devam edecek. Anlaşılan o ki bu süreçte; sağlık ve ekonomi başta olmak üzere birçok alanda alışık olmadığımız travmalar yaşayacağız. Lütfen artık bu gerçeği görelim ve pusudaki yerlerimizi terk edelim. Terk edelim eski alışkanlıklarımızı. Hani sık sık duyuyor hatta arada biz de mırıldanıyoruz ya vs (virüs sonrası ) dünya başka bir dünya olacak. Neyse o, neyi kastediyorsak ki çoğunun aklından geçen, “Daha doğa merkezli, daha dengeli ve daha insanca” bir dünya.

O zaman ne duruyoruz? Zaman “karşımızdakinin eksikliğini tamamlama zamanıdır.” Gemimiz yalpalıyorsa, su alıyorsa bilelim ki aşısı budur. Ve bu aşı ücretsizdir, yeter ki yüce yaratıcının özümüze yerleştirdiği o cevherin önünü açalım.

“Biz birlikte Türkiye’yiz”, “Biz bir birimizi severiz” deriz. Birbirini seven Türkiye nasıl başarılır?

***

Sevmek karşındakinin eksikliğini tamamlamaktır, kusur aramak değil. Bilgiye severek ulaşılır. Tanrı en evrensel bilgidir ve severek ulaşılır. Anlaşılacağı üzere vatan, millet gibi kavramlar ancak severek geliştirilir.

O halde eksik aramadan sevmeyi nasıl başarabiliriz? Çok kolay diyemiyorum. Çünkü buna dair yakın zaman tecrübemiz yok. Biz, uzun zamandan beri dağarcığımızı; intikam alma, gömme, kontrolsüz ego, bireycilik  vb. gibi sevgiyi zehirleyen unsurlarla doldurmuşuz.

Ama artık bu “sevgi zamanı” fırsatını kaçırmayalım. Terk edeceğimiz siperlere gömelim egolarımızı, yeni bir mevzi oluşturalım sevgi üzerinden. Mutlaka denemeliyiz üstelik aşk ile. Bütün taraflar; başta siyasiler, sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri, din adamları, eğitimciler, yediden yetmişe herkes, kendi nefsini taşlayarak, karşısındakinin eksiğini tamamlama tutumuna yönelmelidir. Bunun insani bir görev olduğu gerçeğini artık fark etmeliyiz.

Dünya tapınılacak, insan da yakılacak bir varlık değil.

“Başkalarının ayıbıyla uğraşmak ayıbından” en azından bu günlerde vaz geçilmeli.

Aşılanalım: “Birlikte Türkiye, birlikte sevgi.