Her toplum ülkelerin kendi dünyalarında oluşturduğu yaşam biçimi ile var olur ve öyle de hayat bulurlar.
Öyle veya böyle ifadesine dahi yer vermek isabetli olmadığı gibi kendi geleceklerini tehlikeye atmak gibi bir lüksü de olamaz yöneticilerin.
Bu düşünce ile ülkemizdeki trajik duruma göz atarsak, ciddiyetsiz bir durum karşımıza çıkar.
Türkiye, sınırları ile ölçü olduğundan, yaşam için bu milletin kendi geçim kaynaklarının kullanımı yine kendi milletiyle olmalıdır.
Bugün, Türkiye'nin içinde bulunduğu durum çok vahimdir.
Sığınmacı, mülteci, azınlık olarak Türkiye'ye getirtilen, ülkenin dört bir yanına dağıtılan bu çok tehlikeli yapılanma bu ülkede yaşayan kendi milletimizin geleceğini tehlikeye atmaktadır.
Aynı şekilde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin milli varlığına açık tehdit oluşturan bu durumun çok acil tehdit oluşturmaya sebep oluşturmayacak şekilde neticelenmesi gerekmektedir.
Ülkemizin dört bir tarafı adeta işgal durumundadır.
Bunu görmezden gelme lüksüne hiçbir yönetici sahip olamaz. Bu ülkeyi açık ve örtülü tehdit ve tehlikeye atmak ciddiyetsiz bir durum olduğundan hiç vakit kaybetmeden, Türkiye'de bulunan bütün sığınmacı veya mültecilerin tamamını geri göndermek gerekmektedir.
Bu tehlikeli durum içerisinde, Türkiye'nin tamamı bulunduğu gibi, Trabzon'daki durum tehlike canlarını çalmaya başladı bile.
Trabzon'un her mahallesine yetkililerinin bilinçli olarak konuşlandırdığı bu yapılanma, bulundukları her yerde tehditler ve şantaj oluşturmaya başladıklarını, kendilerine ait başkalarının alışverişine dahi izin vermedikleri marketler ile bu tehdidi boyutlaştırmaktadır.
Birbirleriyle özel WhatsApp iletişim ağı ile bağlanan Suriyeli ve Afganlıların Trabzon'un yaşanırlığını etkilediğinden, maalesef bu ildeki tehlikeyi görmezden gelen, bu ilin yöneticileri de bu tehlikeli duruma onay verir mantığıyla, her türlü ihtiyaçlarını eksiksiz karşılamaktadırlar.
İç tehdidi açık olan bu durumun önlenememesi durumunda, çok aşırı doğum oranları ile önünün alınamaması durumunda, Türkiye'nin her yerinde olma ihtimali yüksek mahalli bazda bütün yerel halkın gücü ile bu tehdidi ortadan kaldırma ortamına gidileceği net görünmektedir.

Sonuç olarak, ülkeyi yönetmenlerin, birinci asli görevi vatandaşını hür ve müreffeh bir şekilde yaşamlarını idame ettirmek olmalıdır.