30 Ağustos günü tüm dünya, Türk Ordusunun gücünü bir kez daha görüyor. “Hasta Adam” diye tanımladıkları Türk Ulusunun kolayca yenilip, yutulacak bir ulus olmadığına yeniden tanık oluyordu. Atatürk’ün “Türk Milleti yanımda olduğu halde idare ettiğim ilk ve son muhaberedir. Bir insan kendisini milletle beraber hissettiği zaman ne kadar kuvvet buluyor bilemezsiniz” dediği 30 Ağustos Başkomutanlık meydan savaşı sonunda ülkemizin üzerine çöken kara bulutlar dağılmış, özgürlük güneşi doğmuştur.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün o günlerde söylediği şu sözleri bugün bile dünya ulusları için oldukça anlamlıdır. “Hattı müdafaa yoktur. Sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı kan ile ıslanmadıkça terk olunmaz.” Tutsaklığı içine sindiremeyen Türk Milleti her işgal döneminde düşmana karşı koyarak tarihe damgasını vurmayı başarmış, Türk’ün yenilmezliğini her defasında dünyaya sesli biçimde haykırmıştır.

Askeriyle, halkıyla devleti ve vatanıyla bölünmez bir bütün olan Türk Ulusu, bir yandan uygarlığı yakalamayı bir yandan da barışı hedeflerken, öte yandan da vatanına, devletine din, dil, tarih ve kültür bütünlüğüne göz dikenlere karşı savaşmayı bilmiş. Her zamanda bundan zaferle çıkmıştır. Türk Milleti bugüne değin, hiçbir devletin bütünlüğüne, toprağına, iç politikasına yönelen saldırıları da şüphesiz doğal karşılamamış düşmanlarına her zaman gerekli dersi vermeyi bilmiştir.

İşte 30 Ağustos 1922’de kazanılan Zafer bunlardan birisidir. İnönü, Sakarya ve Dumlupınar kazanılan zaferlerle yurdumuza göz diken düşmanlar kovulmuş. Lozan antlaşması ve siyasi zaferi ile de Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur. Şehitlerimizi minnetle anıyor, Allah’tan rahmet diliyorum. Bize emanet edilen Türkiye Cumhuriyeti Devletini hangi şart olursa olsun koruyalım, bayrağımıza ebediyen sahip çıkalım.