Satıcının ,“Çelik gibi bunlar, çelik. Daha bu sabah Faroz açıklarında yüzüyordu” diye bağırmasına kulak kabartan Temel,tezgaha yanaşınca balıkların bayat olduğunu görür.
Eğilir, birinin solungacını aralar bir şeyler söylüyormuş gibi yaptıktan sonra balıkçıya, “ Hemşerim bayat bunlar’ der.
“ Ne anladın der’ balıkçı, balıkla mı konuştun?
‘Konuştum tabi’ der Temel.
-Peki ne dedin ona?
Dedim ki ; Hemşerim dün Faroz limanında yüzerken yüzüğümü kaybettim, gördün mü onu?
-Peki, o ne dedi sana?
Dedi ki;
- Ben denizden çıkalı bir hafta oldu, ne biliyim senin yüzüğünü!
**
Bu fıkradan yola çıkarsak, Biz zaten Türkiye’de futbol piyasasının ve dolayısıyla futbolun bayat, hatta kokuşmuş olduğunu yıllardır biliyoruz..
Her ne kadar uyanık satıcılar,,”Marka değeri, marke değeri” diye bağırsa da, kokuşmuşluk her yanı sarmış..
Gariptir devlet baba da bunu yıllardır seyrediyor.
İki satır yasa ile düzelece yanlışlar sürüp gidiyor..
Elalemin 35 ‘lik emeklilerinin her birine onlarca fabrika, hastane, okul yapılabilecek paralar gözü kapalı veriliyor da, rahmetli babamın dükkanı 4 yıl üzerimde durdu diye benden eski parayla 7 milyarı “ Hem emeklisin, hem de çalışıyorsun ha!” diyerek çatır çatır alan devletimin çıtı çıkmıyor..
Üstelik bu hovardalığı istikrarlı bir şekilde tekrarlayıp Türk ekonomisine de darbe vuranlara bir de vergi kıyağı yapıyor.
**
Az kazanandan çok, çok kazanandan neredeyse hiç vergi almamak gibi insanı iki cihanda da çayır cayır yakması gereken uygulamalar yüzünden perişan olan millet de, kendi derdini unutmuş, “ Acaba bu sene şampiyon olabilecek miyiz?” diye kafa yoruyor.
La, olsan ne olur.
Şampiyonlar Ligi’ne direk katılsan bile alacağın para borcunun onda,yirmisinde birinden bile az..
Bu yüzden Türk futbolu sadece kokuşmuş değil ,aynı zamanda bataktadır..
Tüm kulüpler açıklanmamış bir iflas durumundadır.
Buna çareler üretip gerekli yerlere rapor edip takibini yapması gereken eski parayla 40 milyar günlüklü Türkiye Futbol Direktörü ise başka işlerle meşguldür.
Gazete haberleri doğruysa, turistik belde de mekan basıp, hava atmak, sonra da yumruğu yiyip gerisin geri depar atmak gibi eylemler içerisindedir.
*
Bu uzun genel girişten sonra gelelim Trabzonspor’a..
Bu konuda çok şeyler söylenebilir de, şu acı bir gerçektir ki “ Trabzonspor artık Trabzon’dan kopmuştur’
Zira, bu şehir komple seferberlik ilan etse, bu kadar büyük borcun altından kalkacak durumda değildir.
Zaten öne çıkaracak böyle bir babayiğit de, mecburen mevcut değildir.
Ve de bundan sonra uzun bir zaman dilimi içerisinde Trabzonspor’un şampiyonluk ihtimali, benim sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra Cumhurbaşkanı olma ihtimalimden bile azdır..
Lig dördüncülüğü bizim için artık şampiyonluk kadar kıymetlidir.
Acı ama gerçek bu.
Maalesef..
**
Trabzonspor’dan çok kendimizi düşüne düşüne..
‘Bizden başkası bu işi bilmez” diye,diye..
‘Ben içinde değilsem batsın’ mantığıyla gelinen yolun sonunda benim görebildiğim budur..
Keşke tersi olsa da, bu yazıları susuz yutsam!..