18 Ocak 1993 ajanslar Bayburt’tan bir çığ felaketi haberi geçti. Haberin ayrıntıları çok acıklıydı. 80’den fazla can kaybı vardı, bütün mallar telef olmuştu. Soğuk, kara haberin gözyaşlarını da dondurmuştu adeta. 
Ortalık buz kesiyordu.

Fakat biri vardı, “bir anne” vardı.

Altı saat göçük altında kalan bir anne. Göçük altından çıkartılalı bir saat bile olmamıştı, kırıkları ve donmuş uzuvları vardı. Kendisine uzatılan mikrofon, Türk tarihinin en bilge açıklamalarından birine tanıklık yaptı: “Allah bizi kayırdı, şükrediyorum. Bizi kayırdığı gibi; Bosna’da ki, Filistin’de ki, Afkanistan’da ki ve Karabağ’daki kardeşlerimizin de yardımcısı olsun. Allah bütün mazlumların yardımcısı olsun.” 

Aman Allah’ım bu nasıl bir duyarlılık, bu nasıl bir duygu derinliği. Sanırsınız ki o mübarek insan, o an saydığı bütün coğrafyaları kanatlanarak dolaştı, oralarda ki acıya tanıklık yaptı. Ve Üzengi Köyü’nün acısıyla, bütün kardeş acılarını harmanladı.

Konuşmayı hemen hemen her yıl dönümünde büyük bir saygıyla dinlerim. 

Bu “bilge anne” yaşıyor mu? Bilemiyorum. Ama bildiğim şu ki; konudan haberdar olan Türk insanı bu “bilge anneyi” manevi soy ağacına yazmıştır bile.

***

23 Temmuz 1993. Yani felaket yılı, Ermeniler Ağdam’ı işgal ettiler. 

Bir yıl önce de Karabağ’ı işgal etmişlerdi. İşgalci Ermeniler Ağdam şehrini yakıp yıktılar. Burada yaşayan Azebaycan Türklerini doğuya, Azerbaycan’ın iç kesimlerine doğru göçe zorladılar. Binlerce Azeri kendi vatanlarında mülteci duruma düştüler.

21 Kasım 2020 nihayet Ağdam, Ermeni işgal kuvvetlerinden temizlenerek gerçek sahiplerine kavuştu. Bu arada şu değerlendirmeyi yapmadan geçemeyeceğim: “Bir avuç Ermenistan ve 27 yıl devam eden işgal, bu yaman bir çelişkidir. Türk tarihi işgal altında ki yılları açıklayacak mantıklı bir gerekçe bulamayacaktır. Bu utanılası durum, sanıyorum Türkiye’nin de desteğiyle tamamen değilse bile büyük ölçüde sonlandırılmıştır. Azeri kardeşlerimizin buradan alması gereken derslerinin olduğunu düşünüyorum.”

***

25 Kasım 2020 bir grup Azeri askeri yıllar önce Ağdam’dan sürgün edilmiş bir anneyi, topraklarına ve evine kavuşturdular.

“Sürgünden Vatana Dönüş” Azeri anneyi kanatlandırmıştı adeta. Mikrofonlar böyle bir duaya, böyle bir bakış açısına tanık olmamıştır, diyemiyorum elbette. Zira Azeri anneyi dinlerken sanki Üzengi Köyü’ndeki anne yeniden sahne almıştı.

Olacak şey değil, bu kadar büyük benzerlik olabilir mi? Sanki Üzengi’den Ağdam’a bir bilgelik köprüsü kurulmuş.

Tam 37 yıl sonra, bir başka Türk annesi benzer cümlelerle çıkış yaptı: “Bu günleri gösteren Allah’a şükürler olsun, özgürlüğümüz daim olsun.  Allah ülkemizi Azerbaycan’ımızı korusun. Bütün Türk halkını korusun, Pakistan halkını korusun, mazlumlar kurtulsun, bayrağımız hep dalgalansın. Bu neneniz, balalar size kurban olsun.”

***

Bayburt’tan Azerbaycan’a, Üzengi’den Ağdam’a uzanan bu bilgelik köprüsü keşif için bizi bekliyor. 

Mimarı annelerimiz, içselleştirerek yaşatması gerekenler “Türk balaları.”