Hollanda’da bir çiftlikte yaşayan “siyah benekli” inek çok mutlu hatta musmutluyken bir anda Türkiye’de bir adam tarafından internetten satın alınır. İneğin sahibi de aniden karşısına çıkan bu alıcıya pekte itiraz etmez çünkü çok çok fazla para teklif eder.
Telefonla kendisine bağlanan alıcı, “Benim bu siyah benekli ineğinize çok acayip ihtiyacım var.” demesi üzerine çiftlik sahibi adamın bu kadar ısrarlı ve istekli olmasına bir türlü anlam veremez. 
Çorum bölgesinde ki eşek hikâyesi tüm dünya tarafından bilindiği için sorar, “Acaba ineğime ne yapacaksınız, başına sıkıntılı bir durum mu gelecek?” diye.
Alıcı: “Olur mu yahu? Ben hayvanları çok severim böyle bir şeyi nasıl düşünürsünüz?” tepkisini verir.
Çiftlik sahibinin yüzü kızarır ve Felemenkçe; “Çok sury bayım.”
Alıcı: “Sen içini rahat tut ineğine bir şey olmayacak. Onu gösterip milyonların banka hesaplarını ele geçireceğim, Dolarlar, Eurolar, yastık ile çarşaf arasında duran altınlar var.”
Çiftlik sahibi: “What?”
Alıcı: “Parayı gönderdim hadi ineği yola sen yat.”
Adam bir anda hesabın 10 bin Euro parayı görünce ineğinin değerinin tam 10 katı Money-Money hemen özel bir kasa içerisine koydu ve bizim siyah benekli inek Türkiye’ye doğru yola çıktı. Sistemi kurmuş bizim banka sahibi İstanbul Limanı’nda ineğe bir karşılama düzenlemiş ki görmeyin gitsin.
Gemiyle Amsterdam Limanı’ndan yola çıkan ineği taşıyan gemi Haydarpaşa Limanı’na yanaşırken Çiftlik Bank’ın sahibi sıskacık, kırmızı halı sermiş yaklaşık 10 bin kişilik bir grubu davet etmiş kokteyller, kuran tilavetleri, ilahiler falanlar filanlar pişmanlarla donatmış limanı.
Ama bir görseniz sizde imrenirsiniz, “Ulan bende mi inek olsaydım acaba?” dersiniz. O kadar şekil bir karşılama. Haydarpaşa Gümrüğü’nün her yeri balonlarla süslenmiş, ineğin fotoğrafı her yere asılmış. Hatta 50 metre kare bir brandaya basılmış alt kısmına “etinden-sütüne, memesinden- kemiğine hepsi sırf sizi zengin etmek için geldi memlekete.”  yazısı da itinalı şekilde yazılmış.
Şehrin sokaklarında boy boy reklamlarını yazmasam olmaz hani.
Gazetelere, televizyonlara her yere kadar reklamı yapılmış.
Hatta canlı yayın araçları ineğin memlekete gelişini naklen vermeye başlamış.
Sıskacık 15 kanal ile anlaşmış bu gelişi canlı canlı memlekete izlettirmekte.
Neyse dönelim Haydarpaşa Limanı’na.
Vincin ucunda cam kafes içerisinde bizim siyah benekli ineğimiz kendisine ayrılmış özel alana yavaş-yavaş indirilmeye başlanmış. Gemiden bir anda çıkınca alt kısımda halk bir alkışlamaya başlamış aman Allah’ım görmeniz lazımdı. Peşi sıra sloganlar patlamış karnaval havasından iş çığırından çıkmış mitinge dönmüş. Coşkulu kalabalık içerisinde kendisinden geçenler mi ararsın! İnekte nur gördüm diyerek kapananları mı ararsın var oğlu var.
İnek kendisine özel olarak yapılan kafesin içerisinde şaşkına dönmüş, “Ulan Türkiye dediler ama galiba beni Hindistan’a getirdiler.” diye geçirmiş.
Malumunuz Hindistan’da ineğe çok büyük saygı vardır hatta tapanlarda vardır. Siyah benekli bir anda ilgiyi bu denli görünce kafasının karışması da gayet normal tabii.
İnek kırmızı kurdeleli alana koyulmuş kafesi hiç açılmadan millet sıra ile bakmaya başlamış.
Kafesine el sürenlerden tutun da, dilek tutum çaput bağlayanlara kadar iş baya büyümüş. Bu sırada liman müdürü de olay yerinde ki bu durumu görünce koşa koşa gelmiş.
Ne sanıyorsun olaya müdahale mi edecek sanıyorsun? Tabii ki de hayır. Ben “Midirim(!)” diyerek ineğin karşısına geçmiş ceketinin önüne bağlamış, “Efendim hoş geldiniz yurdumuza. Birazdan bakan beylerde burada olacaklar malumunuz İstanbul trafiği.” diyerek hürmet göstermiş.
İnek şaşkın, inek şeş beş.
İnek içerisinden, “Yok ağbiii! Ben Türkiye’ye geldim konuşmalardan anladım da acaba beni kurbanda keseceklerde şimdiden yol mu yapıyorlar. Bir bit yeniği var, baksana bakanlar da beni karşılamaya geliyor. Bu kadar kalabalık, şuraya da fotoğraflarım asılmış. Kesin bir şey var ama nedir bu durum.” diye geçirmiş.
Birazdan memleketin en saygın siyasetçisi gelmiş yanında 30 milletvekili, 8 bakan, genel müdürler, daire başkanları, üçgen başkanları, kare başkanları falan filan. Siyasetçi eline mikrofonu almış, “İşte memleketimize yatırım yapan bu kardeşimiz. Daha Hollanda’dan buraya bir inek getirmiş, o inek öyle bir inek ki, milyonlara sütüyle şifa verecek. Bu nedenle Tabakapaşa Tarikatı şeyhimiz bir dua edecek hadi herkes ellerini duaya kaldırsın. Ya şeyhim gel bir dua et.”
Konuşma bir alkış bir tufan Liman yıkılıyor. Şeyh çok çok yaşlı tabii yürüyemiyor, birisi onu araba ile iterek getirmiş.
Şeyh Hazreti Selamet açmış kollarını, “Ey büyük yarabbi; Bu ineği bize vererek bu kadar çok ineği karşımıza diktiğin için sana sonsuz şükürler olsun.”  deyince, sıskacık, “Ne yapıyorsun Selamet abi işi bozacaksın.” uyarısını demiş. Tabii halk alacağı paranın hayalinde olduğu için bu kelimeyi tam olarak anlamamış. Vermiş coşkulu alkışlamayı. 
Halkın arasında tabi şöyle bir konuşma cereyan etmekteydi: “Çok zengin olacağız çok, bir koyduk bin alacağız.” Bir diğeri ise: “Bak sana gözüne şu ineğin sizi zengin edeceğim merak etmeyin bakışında.”
Bu sırada kalabalıktan biri atlamış ineğin kafesine doğru, “Kurbanda beni kesin bu mübareğin akrabalarını kesmeyin üzülmesin.” diyerek bağırmaya başlamış.
İnek düşünceli, inek dertli, inek tedirgin…
İnek, “Bura da çok büyük bir oyun dönüyor lakin işi çözemedim. Yani oyunun döndüğünü nasıl mı anladım, siyaset burada, halk burada, bürokrasi burada, gazeteciler burada, sanatçılar burada, tarikatlar burada, şeyhler burada iş adamları yok, kapitalizm yok. Bu da demek oluyor ki bir oyuna düştük. Ama işi çözemiyorum.”
İnek işi çözdü çözecek ama halk hala daha işin nasıl bir durumda olduğunu anlamış durumda değil.