Varsın eskisi gibi olsun; sözgelimi satırlarıma başlamadan önce cümlesiyle girilsin mektuba. Bütün büyüklere selam ve el öpme dizeleriyle devam etsin. Sonra benden sorarsanız bahsi açılsın ve peş peşe iyi dilekler sıralansın. Köyden haber kısmı da unutulmasın ve o arada becerilebilirse çaktırmadan sevdiğine de bir selam geçilsin. Varsın eskisi gibi olsun yeter ki yazalım.

Varsın eskisi gibi olsun; sözgelimi anlatım bozuklukları olsun, ama samimiyet bozukluğu olmasın, yazım yanlışları olsun, ama gönül kırma yanlışları olmasın. İmla hataları olsun, ama hatır sormada eksik bırakma hatamız olmasın. Varsın eskisi gibi olsun yeter ki yazalım.

Yazalım; sevdiğimize, anne - babamıza, eşimize – dostumuza, öğretmenimize – öğrencimize... yazalım çoktandır kullanmadığımız sevgi kalemimizle yazalım. Esirgemeden kullanalım sevgi mürekkebini; zira ne faturası var, ne kontörü ne de çekim alanı problemi, ne önceden hazırlanmış, ne de bir trolden alınmıştır. Mürekkebi gönül pınarındandır. Varsın süslü cümlelerle bezenmiş olmasın yeter ki yazalım.

Yazalım, hala postane ve postacı var mı? Hangi çağda yaşıyoruz Allah aşkına demeden; iletilerin, sosyal medya hesaplarının tutsağı olmadan, kendi duygularımızı özgür bırakmak üzere yazalım. Mektup çağdışı iletişim aracı tepkilerine aldırmadan yazalım, varsın ulaşımı zaman alsın yeter ki yazalım.

Okumayan ve yazmayan topluma inat yazalım, küresel kalıpları yıkma adına yazalım. Adrese gitmeyeceğini, gitse de okunmayacağını bilsek de yazalım.

Hadi bay, slm, Aeo çılgınlığına inat uzun uzun yazalım. Ailenin ve komşuların bütün bireylerinden bahsederek yazalım, yeter ki yazalım.

Varsın eskisi gibi olsun; sözgelimi satırlarıma son verirken diye başlayan bir bitiş cümlesi olsun ve selamlaşma cümleleri uzadıkça uzasın. Yazalım gönül gözümüz açılır yeter ki yazalım.

Hatta daha ileri gidelim tanımadıklarımıza yazalım; bir bilim insanına, sözgelimi Aziz Sancar’a yazalım. Bir edebiyatçıya ya da bir gazeteciye yazalım. Cumhurbaşkanına, başbakana ya da başka bir siyasetçiye yazalım. Hastanelere, Asker ocaklarına, huzur evlerine, kadın sığınma evlerine... ve benzerlerine yazalım. Yazdıkça, söyleyecek sözümüz olduğunu göreceğiz yeter ki yazalım.

Yazdıkça özgüvenimizin arttığını, dağarcığımızın zenginleştiğini, ufkumuzun genişlediğini ve en önemlisi her anlamda gücümüzün arttığını göreceğiz yeter ki yazalım.

Ve en önemlisi geleceğe yazalım; cümlelerimize sevgiyi, dostluğu, hoşgörüyü, sabrı, barışı, ve illa da aşkı alarak mektubumuzu bir cam şişenin içerisine yerleştirip yıllar sonra açılır umuduyla salalım koruyucu dalgaların bağrına. Yeter ki yazalım bir okuyanı bulunur elbet.