Donanımları kendinden menkul cahil-cühelanın yerli yersiz her konuya sazan gibi atlayıp racon kesmelerine! Onca yakıcı toplumsal sorunu kendilerine has basitlikle çözmeye çalışmalarına., Ve fakat işler sarpa sarınca, bedeli “tüyü bitmemiş yetimin hakkı” faslından halka ödetmeyi hedeflemelerine! ahlaksız yergisi bile iltifat gibi kalıyor bence.

Cemre düşecek diye beklerken toprağa! Metal yorgunluğunun, mantalite yoksunluğuyla örtüşmesinin kaçınılmaz sonucu, Bitlis-Tatvan kırsalında 28 yıllık helikopterin düşmesiyle yine ateşler düştü ocağımıza… Acaba diyorum, yıldızlara uğurladığımız 11 vatan evladının ve 2 yaralımızın vebali; İtibarlarından ödün vermeyip her yıl milyonluk araç filolarını yenileyen zihniyeti, şimdi değil de ne zaman vicdanlı davranmaya sevk edecek? İnanın tek taraflı helalleştiğiniz şehitlerimiz haklarını size helal etmeyecekler.

Kimi zaman gizlenmek isteriz. Saklamak cazip gelir acılarımızı, aklımızdan geçenleri, söylemek isteyip de söyleyemediklerimizi… Ağzımız susarken gözlerimiz bağırır çoğu zaman! Gözlere bakmaya korkar olduk kendimizi ele vereceğiz diye. Ama nafile, dilimizin söyleyemediklerini, beden dilimiz açık edebiliyor çoğu kez. İnkar da edemiyoruz çünkü artık vücut sırlarımız da ifşa edildi çoktan! Demem o ki, kırıntısı da kalsa anlık insani hassasiyetlerimiz bizi fazlasıyla ele veriyor dostlarım.

Karşımızdakinin hislerini sezmek, fikir ve düşüncelerini anlamak için empati yadsınmaz gerçeklik. Anlamak içinse dinlemek gerek. Dinlemek sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Eleştirmeden, yargılamadan, nasihat etmeden dinlemek karşıdaki kişiyi rahatlatır. Çünkü anlaşıldığını hissetmek karşımızdaki kişinin bizi dinlediğini hissetmemize bağlıdır. Yok öyle yapmaz salt kendi doğrularımıza yoğunlaşıp, onaylanmak da diretirsek, konuşmalarımız kolektif monologlara dönüşür ve karşımızdaki kişi ya da kişilerin içinden neler geçtiğini hiçbir zaman anlayamayız.

Empatiyle dinlemekten kastım, anlama niyetiyle dinlemektir. Önce anlamaya, gerçekten anlamaya çalışmaktır. Bu, tamamen farklı bir paradigmadır. Empatiyle dinlemek karşı tarafın değer yargısını işin içine katar. O perspektiften bakar, dünyayı onların gözlüğüyle görür, onların paradigmasını ve ne hissettiklerini anlarsınız.

Ayırt etmek gerekir ki; Empati, asla onaylama değildir. Onaylama, bir tür yargıdır ve kabullenme içerir. Kimi zaman da, daha uygun düşen duygu ve yanıttır. Ama insanlar çoğu kez sempatiyle beslenir. Bu da onları bağımlı kılar.

Empatiyle dinlemenin özü; karşınızdakinin fikrini derinlemesine, hem duygusal, hem de zihinsel açıdan anlamanızdır.  Bu çok güçlü bir dinleme tekniğidir, çünkü size üzerinde çalışacağınız doğru verileri iletir. Kendi doğrularınızı yansıtıp düşünceleri, duyguları, dürtü ve yorumları varsaymak yerine, karşınızdaki kişinin kafasındaki ve yüreğindeki gerçeklikle ilgilenirsiniz. Anlamak için dinlersiniz. Odak noktanız, başka bir insan ruhunun derin iletisini almaktır.

Bir iletişim bileşeni olarak söyleyebilirim ki; Empatiyle dinlemek söyleneni kaydetmek, yansıtmak, hatta anlamaktan çok daha fazlasını gerektiriyor. Aslında söylediğimiz sözler bugüne değin söylenmiş dünyanın en güzel sözleri dahi olsa, yaklaşık olarak iletişimizin ancak %10’nu oluşturur. Çıkardığımız sesler % 30, Beden dilimiz ise %60 temsil eder.

Empatiyle dinlemede, kuşkusuz kulaklarınızla dinlersiniz, ama aynı zamanda ve daha önemlisi, gözleriniz ve yüreğinizle de bunu desteklersiniz. Duyguları, anlamları kavramak adına dinlersiniz. Davranışları anlamak için dinlersiniz. Hem sol, hem de sağ beyninizi senkronize edersiniz. Sezer, hisseder, içgüdülerinizi seferber edip daha bir içtenlikli olursunuz.

Ama gelin görün ki empatiyle dinlemek aynı zamanda çok da risklidir. Derinlemesine dinlemek, büyük bir güven ister; çünkü etkilenmek için yüreğinizi tüm içtenliğinizle açarsınız ve bu da sizi savunmasız bırakır. Bir bakıma bu bir paradokstur, çünkü etkileyebilmek için etkilenmeniz gerekir. Gerçekten anlamalısınız, demektir bu.

Empatiyle dinlemek uzun erimli olsa da; alınan onca mesafenin ardından geri dönüp hataları, yanılsamaları, farklı çıkarımları düzeltmek, her şeye yeniden başlamak, açıklanmamış, çözümlenmemiş sorunlarla yaşamak, insanların psikolojik solunumunu engellemenin sonuçlarıyla uğraşmak daha da fazla zaman kaybı olur.

Anlayışlı, empatik bir dinleyici karşısındakilerin içinden geçenleri çabucak okuyup  öyle bir kabulleniş gösterir ki, bu insanlar sorunun bulunduğu o yumuşak öze ulaşıncaya dek, katman katman açılacak denli kendilerini güvenli hissederler.
İnsanlar anlaşılmak isterler. Buna ayıracağınız zaman ne kadar uzun erimli olursa olsun, sorunları ve çözümlemeleri doğru analiz ederek yaklaşırsanız; karşınızdaki kişi gerçekten anlaşıldığını hissedip güven duyacağı için; Size bir boyutuyla yüreğini açmış olacaktır.

Hayatlarımız birbirine sıkı sıkıya bağlı, gelecek ise “biz” ile düşününce daha bir anlamlı

Güzel bir hafta dileklerimle.