Basınla kavgalı olacaksın.

Hakkında bir sürü iddia ortaya atılacak.

Sen kalkıp, hiçbir şey olmamış ve yaşanmanmış gibi, “Ben Akçaabat’tan Belediye Başkanı Aday Adayıyım” diyeceksin.

Bizler de bunu, “Ah ne iyi etti, iyi ki aday oldu. Akçaabat Belediye Başkanı seçilmesi halinde işte Akçaabat Belediye Başkanlığı için aranan kan bulundu”  diye, yazıp çizip seyredeceğiz öyle mi?

Vay anasını be!

Olacak şey mi?

Ne günlere kaldık.

Bu iş bu kadar mı ucuzladı?

Bu iş işportaya mı düştü?

Birilerinin kafasına taş mı düştü?

Arzu Yalçınalp’in aday adayı olmasını yorumlamaya çalışıyorum ancak işin içerisinden çıkamıyorum.

Sahi ne oldu?

Mehmet Özhaseki’nin söyledikleri havada mı kaldı?

Mehmet Özhaseki’nin açıklamalarını yoksa kimse dikkate almadı mı?

Mehmet Özhaseki kime ve kimlere seslendi?Mehmet Özhaseki,  Ak Partili aday adaylarına değil de, MHP veya CHP’li adaylara mı çağrıda bulundu?

Vay anasını be!

Ömrümüz yeterse daha neler neler görüp, nelere şahit olacağız.

TAŞI GEDİĞİNE
Diyeceksiniz ki, bu kadar aday adayı varken neden Arzu Yalçınalp’i böylesine yazma gereği duydun?

Hani bir söz vardır, “Dışı seni yakar, içi beni” diye.

İşte o misal.

Benimkisi de öyle bir dert.

Bir de kurt puslu havaya sever!

Biz sabırlı insanlarız.

Sabrederiz, zamanı ve vakti geldiğinde taşı gediğine koymayı da iyi biliriz.

Neyse benim derdim dert mi diğer arkadaşlarımızın yaşadıkları dertlerin yanında diyerek gelelim sadede.

Velev ki Yalçınalp, hadi olmaz da aday gösterildi.

Yahu bu arkadaş seçim çalışmalarını nasıl yapacak?

Nasıl gazetecilerin yüzüne bakacak?

Yüzüne karşı söylenmeyecek mi, “Sen yerel bir gazeteyi hedef gösterip, oraya birilerini ne amaçla gönderdin? Gönderme gereğini neden duydun” diye.

Yine yüzüne karşı birileri söylemeyecek mi ki, “Sen neden, evet neden gazeteciyi evinden bir gece vakti çağırıp tehdit ettirdin” diye.

Merak ediyorum, kendisi hakkında ortaya konan bu iddiaları nasıl cevaplayacak Arzu Yalçınalp!

KÜPE!
On parmağında on marifet.

Yapmadığı, bilmediği, içine girmediği bir iş yok.

Ne hünerli, ne marifetli bir siyasetçiymiş değil mi?

Yine de kendisini kutlamak gerek.

Hakkında yazılan bu kadar fermana rağmen, işin içerisinden anlının akıyla çıkmasını iyi başarabiliyor.

Büyük-küçük belediye ayırt etmeden, bu belediyelerin yaptıkları işlerin altına imzasını koyan Arzu Yalçınalp tecrübesiyle birlikte, birikimlerini siyasetçi olarak bundan böyle Akçaabat’a aktarmak istemiş.

Ne var bunda canım?

Adı sanı, Vakfıkebir, Kanuni Bulvarı, Botanik, park ve bahçelerle geçti diye belediye başkanlığına aday olmasa mıydı?

Vakti zamanında bakan Soylu milletvekili iken teşkilatları yeni yeni tanımaya başladığında o dönem Arzu Yalçınalp’i etrafından uzaklaştırdığı yazılıp çizilmişti. Akabinde partideki görevinden azledilmişti.

Ne var bunda canım?

Her siyasetçinin başına gelebilecek olaylardan bir tanesini yaşamıştı Yalçınalp.

Ne çabuk unuttunuz!

Siyasette dün dündür anlayışını.

Yaşananlar dünde kaldı, biz bu günlere bakalım.

Ancak, Arzu Yalçınalp bir şeyi unutmuşa benziyor…

Başka arkadaşlarım alınmasın, onu da kendisine hatırlatmayı ben üstlenmek istiyorum.

“Keser döner sap döner, bir gün gelir hesap döner” sözünü unutmuş anlaşılan  Yalçınalp!

Siyasetin duayen ismi Demirel ara sıra bu sözü telaffuz eder dururdu.

Güzel ve çok anlam taşıyan bir söz.

O nedenle bir şey yaparken, bir işe girerken hesabını da kitabını da iyi yapacaksın.

Gün gelir o yapılan işlerle ve yapılan hamlelerle karşı karşıya kalmak zorunda kalınır.

Onların hesabını vermek zor ve güç olur.

Küpe!

NE YERSEN YE!
Ne kadar şişirilmeye, üfürülmeye çalışılırsan çalışılsın.

Ne kadar süslenip, püslenip arzı endam edilsen de hakkında ki söylentileri silmen acaba mümkün mü?

Her şeyden kaçsan bile, ‘gogle emice’den kaçabilir misin?

Çünkü orada seninle ilgili bugüne değin yazılan, çizilen her şey mevcut.

Bakıyorum hiç hak etmediğin yerlerde yer buluyorsun.

Devletin eski müsteşar yardımcısının aday adaylığı açıklaması bile sayende  yok hükmünde sayılmış.

O da ancak zar zor bir yer edinebilmiş.

Ne haşmetin, ne kudretin varmış!

Ne diyeyim?

İşi otomatik olarak diyet, niyet hikayesine bağlamışsın.

Bunlar bile senin için yeterli olmayacak.

Bunlar bile seni bir yere taşımayacak.

Aday adaylığın için belli ki müracaat anonsunu iyi yapmışsın.

Reklamın iyisi kötüsü olmaz diyerek, avaneni de ilçe binasına taşımışsın.

Konuyla ilgili son söz doktor hastasına şöyle der, “Ne yersen ye, bu saatten sonra iflah olmazsın.”

Bilmem anlatabildim mi?

NASIL BİLİRSİNİZ?
Ne ekersen onu biçeceksin.

Doğanın kanunu bu.

Bir tarlaya patates ekip, soğan biçebilir misin?

Arzu Yalçınalp hanımefendi, siyaset yaşantısını Akçaabat Belediye Başkanlığı ile taçlandırmak istiyor.

Bu tabi ki Yalçınalp hanımın kendi arzusu ve talebidir.

Başta Genel Merkez olmak üzere partinin yetkili organlarının, partililerin ve Akçaabat seçmeninin ne düşündüğünü benim gibi Yalçınalp hanımefendi de bilmiyordur.

Önemli noktada burasıdır!

Hani kişinin cenazesi musalla taşına koyulup namazı kılındıktan sonra hoca efendi cemaate şöyle seslenir, “Merhum veya merhumeyi nasıl bilirsiniz? Merhum veya merhumeden razı mısınız?” diye.

Burada da hoca efendi partinin yetkili organları olacaktır.

Ve her aday adayı için seçmene ve partililere sorulacaktır: “Aday adayı olan arkadaşı nasıl bilirsiniz, kendisinden razı mısınız?”

Sahi, Arzu Yalçınalp hanımefendiyi nasıl bilirsiniz?

Bizleri bir kenara bırakın, siyasetçiler kendisinden razı mıdır?