Türlü türlü handikaplarla her sezon misyonunu zedeleyen Trabzonspor,sezonun ilk maçında Başakşehir karşısında ağır borç yükü altında oluşturmuş olduğu mütevazi kadrosu ile ne kadar olumsuzluklar yaşıyor olsa da yine de oyuna iyi başlayan taraftı.
Trabzonspor ismi ile ve de formasının ağırlığı ile her şeyi temennisinde bulunsak da öyle olmadı.Oyunun başlarında Trabzonspor orta sahası rakibinden sıyrılıp, baskıdan kurtulup oyuna hızlı çıkışları ile ileri
üçlüye destek sağlayamayınca Başakşehir daha fazla atak geliştiren ve arzu ettikleri oyunu her geçen dakika sahaya yansıtan takımdı.
Maçın periyotlarına bakıldığında sahanın her alanında alan savunmasını ve de birebir adam markajını yerli yerinde yapan Başakşehir bir de kanatları iyi kullanınca daha etkili, daha tehlikeli pozisyon üreten takım olarak oyuna ağırlığını koyan taraftı. Bu baskı altında gol ‘geliyorum’ dedi ve de golü bulan takım Başakşehir’di.
İlk yarıya baktığımızda Başakşehir’in orta saha futbolcuları oyunu ortada kilitlemesini üst seviyede yapınca en az otuz dakika Trabzonspor orta sahasından yoksun mücadele ederken ikinci yarı Ünal hocanın da
nasıl bir önlem alacağı merak edilirken ‘tas aynı, hamam aynı’ misali değişen bir şey olmadı.
Demek istiyorum ki elimizdeki kadro bu. Bu lig Trabzonspor ve de gönül verenle için, yani hepimiz için bilmeliyiz ki en az üç dört sene kan ve gözyaşı ile birlikte gel-git mutlulukları ile yaşayacağız.
Bu önemli bir gerçektir. Bunu algılayabilirsek biraz da iyisini yapabiliriz.Lakin gerçek şu ki bu kadar da kötü oynanmaz!
Bu maçın tümüne bakıldığında ilk yarının aynası ikinci yarı olmamalı.
Rakip ilk yarı baskı kuran, ikinci yarı rakip ataklarını karşılayan bir Trabzonspor,ayakta duramayan yıldız Yusuf,varlığını baskıdan kurtaramayan Abdülkadir, taç mı atar top mu atar bilinmez bir Onazi. Sonuç kendi gerçeğinin içinde kendi kendimiz yendik.
Ünal hocayı da anlayamadım. Ortasaha gerçeği sahada iken hamle gerçeği senedir sevgili Ünal hocam.