Cami, tanımlanabilmesi için, onlarca betimleme yapılabilecek kutsalımız.  Ancak, inanıyorum ki  en yalın kimliğine, en kısa ifadelerle ulaşılır:

Cem olmak, toplanmak, birlikte olup allahı anmak,

Sade, fakat ahenkli dayanışma, birlikte olmanın  gücü.

Yaradanla yaratılanın buluşma alanı olan yeryüzünün ışıltısı.

Öncüsü “ Kuba mescidi” olan özgünlük

Akıp giden tarihi süreç, camiyi de peşinden sürükledi. Mimarisiyle, minaresiyle, sayısıyla işleviyle başlangıcından daha farklı bir konum aldı.

Camiler haftası dolayısıyla konu düşünüldüğünde, müslümanların  caminin  başlangıç felsefesine özlem duydukları hemen farkedilecektir.

Bunun için:

Sakin ve yumuşak bir ses tonunun etkisi

Güler yüz ve kucaklayıcı bakışların ışıltısı

Anlaşılır ve sade olmanın berrakklığı.

Her türlü kokudan arınmış olmanın temizliği,

Her türlü etkiden uzaklaşmış olmanın huzuru

Ve en nihayetinde Kur’an ve saihih hadislerin egemenliği

Camilerin kalbine yerleşmelidir ki, başlangıç büyüsü yeniden sahne alsın.

AŞURE
Aşure, bir sevgi ikramı olarak; paylaşmanın, dayanışmanın, birlikteliğin ve bereketin simgesidir.

Bilindiği üzere Aşure günü, Hicri yılın ilk ayı olan Muharrem ayının onuncu günüdür ve tarihi neredeyse insanlık kadar eskidir.

Aşure günü, farklı rivayetler üzerinden temellendirilerek kabul görmüştür.

Muharremin 10’u
Hz Ademin tövbesinin kabul edildiği,

Hz Musanın kavmini Firavun’un zulmünden kurtardığı,

Yunus peygamberin balığın ağzından kurtulduğu,

Nuh peygamberin gemisini karaya oturtuğu,

Hz Hüseyin’nin Kerbelada şehid edildiği

gün olarak  kabul edilir.

Ancak aşure pişirilmesi geleneği daha çok, Nuh hikayesine dayandırılır.  Rivayete göre Nuh Aleyhisselam gemisini ve  O’na inananları tufandan kurtardıktan sonra, gemide kalan ürünleri biaraya getirip bu yemeği pişirdi.

Aşure geleneği İslam mezheplerinde de kendine yer buldu. 61.Hicri yılının Muharem ayının onunda, Hz. Hüseyin’in şehit edilmesi, aşure gününün manevi berraklığı üzerine kerbela hüznünü çökertmiştir.

İslam dünyasında derin acılar oluşturan kerbela katliamını unutmak elbette mümkün değildir. Dolayısıyla konu, müslümanların belleğinde hep canlı kalmıştır. Bu konuda daha dikkat çekici etkinlikler şia dünyasında  ve Alevi toplumunda görülmektedir. Matem orucu tutulması ve şükran yemeği olarak aşure pişirilmesi bu etkinliklerin en önemli ritüelleridir.

Görüldüğü gibi aşurenin kökleri, tarihin derinliklerine uzanır. Ancak, kutlama amacı hemen hemen aynıdır. Tüm olayların ortak noktası; çekilen büyük acılardan sonra yeni bir umudun ve yeni bir başlangıcın sevincini paylaşmak için biraraya gelmek ve bütünleşmek.

Her kesimin” Aşure gününe “ bakışına saygıyla,  daha güzel bir hayat ve unutulmaz tatlar için, yaşasın bölünmez bütünlüğümüz.