Bir  zamanlar kuş cıvıltılarının, yaylımdaki kuzu melemelerinin ve çıngırak seslerinin yankılandığı o güzelim vadilerden, şimdilerde yükselen yöre halkının feryadı figanına kayıtsız kalıp, kulak tıkamak insan olana yakışır mı hiç?

Ekolojik dengenin insan eliyle bozulmasının neden olduğu yıkımlar, günümüzde ülke sınırlarını aşıp tüm yerküreyi etkileyen sorunlar olarak karşımıza çıkıyor. İnsanın çevreyle, çevrenin insanla uyumlanmasını betimleyen Aşık Veysel’in;“Karnın yardım kazma ilen bel ilen. Yüzün yırttım tırnağınan elinen/ Yine beni karşıladı gülinen. Benim sadık yârim kara topraktır.” diyerek yorumlamasından günümüze, gezegenimiz ve eko sistemi; insan görünümlü yağmacılar eliyle hayasızca iğdiş edilmektedir. 

Sorarsan herkesin kendini çevreci diye tariflediği bu çelişkiler ikliminde!  bir avuç gönüllünün kararlı duruşu sayesinde kamuoyu gündemine taşınabilen doğa katliamları; Ancak, bireysel farkındalıklardan öte, kurum ve kuruluşların en kısa sürede bir araya gelerek, hem kendi iç dinamiklerinde sorumluluklarını sorgulamaları, hem de sosyal sorumluluk çabalarının, çevre ve doğayı korumaya yönelik kampanyalarla desteklenip, çevre bilincinin yaygınlaştırılması yoluyla gerçekleşebilir.

Bu bağlamda, Çavuşlu-Sisdağı eksenli ZIVAĞA Vadisinde direnen beş köy muhtarından gelen “sesimize ses katın” çağrısını dayanışma duygularımızla ses katmayı boynumuzun borcu bilip, sözü Ortak Basın Açıklaması yapan Bayazlı Köyü- Çatakkırı Köyü- Hamza Köyü- Şenlik Köyü ve Köprübaşı Köyü muhtarlarına bırakıyorum;

“Suyumuza, ormanımıza, doğamıza, bölgemize, ülkemize ve hepsinden önemli gelecek nesillerimize karşı taşıdığımız sorumluluğun bilinciyle mücadele ediyoruz ve edeceğiz, kimsenin de bizi susuz bırakmasına sessiz kalamayız.” Diyen muhtarlar düzeltme sözü veren ilçe belediye başkanlarını göreve çağırdılar.

Uygulamalara ilişkin; “Çavuşlu Beldesinden başlayıp Sisdağı zirvesine kadar olan Zıvağa Vadisini şimdi de KURUTMAK istiyorlar. Bilindiği üzere daha önce vadimizin girişine ÇÖPLÜK kurmuşlar. Yayamızdaki asırlık ormanlarımızı KIRMIŞLARDI. Bu üçüncü ve son aşamada ise deremizi kurutmayı amaçlıyorlar.

Bundan yaklaşık 2 ay kadar önce ihalesi yapılan “Görele-Çavuşlu İçme Suyu ve İçme Suyu Paket Arıtma Projesi” ve “Eynesil-Sisdağı Sel Kapanı Projesi” ile deremiz tamamen susuz kalma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Çünkü DSİ’nin yapmış olduğu rasat gözlem raporlarında özellikle yaz aylarında deredeki su miktarı saniyede 20 litrenin altına düşmektedir. Hatta 12 litre gözlemi bile resmi raporlarda yer almaktadır. Oysa bu iki farklı projeyle deremizden saniyede 155 litre suyun emilmesi hedeflenmektedir. Buda açıkça göstermektedir ki; deremiz kuruyacak, vadimiz susuz kalacak, doğamız çoraklaşacak.”

İlgili mercilere yapılan çağrı ve girişimlerin sonuç alıcı olmadığını belirten muhtarlar; “Su en temel insani ihtiyaçtır. Kimsenin bizi susuz bırakmasına sessiz kalamayız. Bölge halkına danışılmadan, bilgilendirme yapmadan ve bizlerle uzlaşı girişiminde bulunmadan, siyasetçi ve bürokratların bir oldu-bitti ile, ihale yapıp suyumuza el koymalarına asla müsaade etmeyeceğiz…” diyerek kararlılıklarını dile getiren muhtarlar, son erimde toplumun tüm duyarlı kesimlerini dayanışmaya davet ederek, bu haklı davamızda “SESİMİZ ve SÖZÜMÜZ olun çağrısında bulunarak Basın açıklamasını sonlandırdılar.

Hiç kuşkusuz, bu doğa katliamları mücadelesi zorlu bir süreç olsa da, yurttaş dayanışması ve hukuk yoluyla engellenebilecek bir durumdur. Muhtarların bu sahiplenme ve korumaya yönelik duruşları gereken desteği bulmalıdır. Vakit geç değildir ancak, ÇET raporlarının ve yargı kararlarının siyasi tercihlerden arınıp, bilimsel veriler ışığında değerlendirilip; örneğin, DSİ ve İLBANK Trabzon Böl. Müdürlüklerince vatandaşların süresi geçmiş dilekçeleri bir an önce yanıtlanıp, detaylı bilgi paylaşılmalıdır.

Görülen odur ki, dünün ve bugünün sorumluları, her zaman olduğu gibi çevre katliamının faturasını yoksul halka ödetmekte dur durak bilmiyorlar. Nitekim; 29 Ocak 2021 tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile;

Trabzon, Amasya, ve Bolu’da bulunan 15 yaylanın statüsü kaldırılarak; kana kana suyunu içip havasıyla soluklandığımız o güzelim Hıdırnebi Yaylası, Araklı Yılantaş, ve Pazarcık Turizm Merkezleri bu karar kapsamında, isim ve statü değişikliğine uğrayıp paylarına düşeni aldılar!

Memleket sevdalısı duyarlı dostlar; Güzelim coğrafyamız bugün, ACİL kotlu S.O.S veriyor! Bu nedenle, konunun uzmanlarının oluşturacağı “Çevreyi koruyucu ve sürdürülebilir “Bir projenin; acil olarak evrensel çevre bilincinin caydırıcı baskısıyla gündem yapılıp, tüm toplumsal katmanların ortaklaşacağı bir zemine oturtulması, önümüzde bir büyük ödev olarak durmaktadır! 

Hangi gerekçeye dayandırılırsa dayandırılsın, Ekolojik Dengeyi BOZMAK kimsenin haddi ve hakkı değildir. Uluslararası sermayenin yedeklediği çıkar odaklarının Doğayı- Sit alanlarını “yak-yık-pislet” yağmacılıği daha nereye kadar?

Doyasıya soluklanabileceğimiz bir hafta dileklerimle.