2012 yılında kaybettiğimiz halk ozanı üstat Neşet Ertaş ne güzel sevdirmişti bizlere o güzel şarkıyı.Her insanın ah çektiği anlara ne güzel dokunmuştu o büyülü sözler. Ne demişti Üstat, “Ah, yalan dünyada, yalan dünyada, Yalandan yüzüme gülen dünyada” Üstadı bir kez daha rahmetle anarken Başakşehir-PSG maçında yaşanan ve deprem etkisi yaratan ırkçılıkta iki yüzlülüğü gözler önüne seren olayı sizlere buradan bir anlatayım istedim.

Hiç bir insanı ne cinsiyetiyle, ne ırkıyla, ne rengiyle, ne inançlarıyla yargılamam, yargılayamam. Bunu yapmak benim inancıma ters olan bir şey. Ben böyle öğrendim. Peygamber Efendimiz HZ. MUHAMMED (S.A.V) bir hadisindeki “Beyazın siyaha, siyahın da beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur.” ifadesiyle insanların eşit olduğuna en güzel vurguyu yapmıştı. Paris’te yaşananları bir kez daha şiddetle kınıyorum.

Irkçılık karşısında ülke olarak tepkimizi en güzel şekilde ortaya koyduk. Ülke olarak bir dik duruş sergiledik. Keşke bu duruşu zamanında Zokora’ya karşı yapılan ırkçılıkta da sergileyebilseydik. Başakşehir’i sevin sevmeyin; takımın sahayı terk etmesi çok yerinde bir karardır. Ancak biri var ki tv kanallarında işi şova dönüştürme peşindeydi. O da Başakşehir başkanı Göksel Gümüşdağ. Kendisinin ırkçılık konusundaki samimiyetini sorgularım. Öncelikle Gümüşdağ’a şunu sormak lazım: madem ırkçılık karşısında çok hassassın o zaman ırkçılığın ağababasını Zokora’ya karşı yapan Emre Belözoğlu’na neden kucak açtın. Ne demişti Gümüşdağ, “Onun kişiliğine, oyunculuğuna da kefiliz” Nasılda Emre’yi sahiplenmiştin. O zaman 3 maymunu oynayan Gümüşdağ şimdi çıkmış ırkçılıkla alakalı ahkam kesiyor. Bu konuda ahkam kesecek en son kişi sensin. İngiltere’de ve Türkiye’de ırkçılık yapan Emre Belözoğlu’na kucak açmaktan zül duymadın. Sen bir kere ayrımcılık yaparak inandırıcılığını kaybettin.Dün dünde kalmamıştır. Hafızalarımızda yine yer almıştır. Yalandan yere işi şova dönüştürmeyi bırak da geçmişteki hatanla yüzleş. Biz senin gibi samimiyetsiz değiliz, sonuna kadar ırkçılığın karşısındayız. Ve sonuna kadar da yanındayız WEBO.

BiR DURUN ALLAH AŞKINA
“Trabzonspor’da hocalık yapmak çok zordur” derdi büyüklerimiz. Göz görür, kulak duyar misali 20 yıllık gazetecilik meslek hayatımdan öncesinde de defalarca buna şahit olmuşluğum vardır. Trabzon’da herkes futbolu bilir hatta daha ileri giderek hocalığa soyunur! Alınan kötü sonuçlar sonrasında ‘ben olsam’ diye başlayıp devam eden sözcükleriyle kendilerini bir anda José Mourinho moduna sokarlar.

Eleştiri tabii ki olacaktır. Ama bu Trabzonspor teknik direktörü Abdullah Avcı’yı taşlamaya kadar varan eleştiri olursa da orada bir duracaksınız. Durmalısınız da. Daha dün bir, bugün iki. Hocayı korkaklıkla, oyunu iyi sezemediği konusunda suçlamaları yersiz ve haksız bulduğumu altını çizerek söylüyorum. Bir kere bu düşüncede olanlar eldeki kadronun kalitesine bir bakmasını, gerçeklerle yüzleşmesini tavsiye ediyorum.

Ama ona da bir kulp takıp, “Avcı bile bile geldi, gelmeseydi o zaman” söylemiyle suyun yüzüne çıkmaya çalışırlar. Avcı ‘SABIR’ isterken Karadeniz insanın tez canlı olduğunu bile bile aslında ‘lades’ dedi. Karadenizli olarak en iyi aslında o bilir kendi yöresinin insanının sabırsız olduğunu. Adam geldiğinde takımla alakalı ilk söylediği şey neydi, “Takımın savunma zaafları var. Öncelikli hedefimiz bu sorunu ortadan kaldırmak” Sorun ortadan kalktı mı, kalktı. Vitor Hugo ve Edgar Ie başta olmak üzere defans bloğu kendine çeki düzen verdi. Takımın başında çıktığı 3 maçta kalesinde sadece bir gol gören Trabzonspor kısmen bu sorunu ortadan kaldırdı. Yani kademe kademe ilerliyor, nakış gibi işliyor takımı Avcı. O nedenle sabır istiyor kendisi. Çokta bir şey istemiyor. Bırakın adam işini yapsın. Bırakın adam kendi mantalitesini takıma kabul ettirsin. Bırakın kendi kadrosunu şekillendirsin. Bakın o zaman sabrettiğinize değecek.

AFOBE VE DJANiNY’DEN SöRLOTH ÇIKMAZ
Kulübün ekonomik şartlarını ön planda tutarak transfer politikasını başkan olduğu andan itibaren belirleyen Ahmet Ağaoğlu bu sezon yaş tahtaya basmış gibi. Şöyle bu sezon yaptığı transferleri gözümün önünden geçiriyorum da şuana kadar en faydalı olanı Vitor Hugo ismini verebilirim. Gerisi ise tartışmaya çok açık. Hem de çok! Özellikle forvet hattında yaşanan sıkıntı malumunuz. Afobe ve Djaniny beklentileri karşılayamadı.

Futbolda altın kural nedir atanın tutanın iyi olacak. Tutan Avcı geldikten sonra kalesini kapatırken ne yazık ki gol yollarında ise sıkıntı hat safhaya çıktı. Sörloth Trabzonspor’a geldiğinde bir çoğumuz ismini dahi duymamıştı. Ancak Norveçli oyuncu öyle bir patlama yaptı ki Avrupa’nın gündemine oturdu. Başkan’ın en büyük yanılgısı aslında Sörloth’ta oldu. Yine isimsizlerin peşinde koşarak yıldız çıkarma macerasına yeniden kapıldı. Afobe ve Djaniny’den Sörloth çıkarmak istedi ama bu kez evdeki hesap çarşıya uymadı. Ağaoğlu bir kere isimsizlerden yıldız çıkarma sevdasından vazgeçmeli. Zamanını yabancı oyuncuya harcayacağına alt yapıya kafasını çevirmeli. En azından alttan gelenlere yıldız adayı yakıştırmasını yapabiliyoruz.

5 TRANSFER YETER
Bordo-Mavililer’in gözle görülür eksiklikleri belli. Açık söylemek gerekirse takıma 5 nokta transfer yapılması gerektiğini düşünüyorum. Sol kenar, orta alana iki, iki de forvet oyuncu takıma devre arasında monte edilmeli. Gerçi devre arasında transfer ne kadar sağlıklı olur oda tartışılacak bir konu. Ancak bir gerçek var ki o da Trabzonspor’un bu sezon üst sıralarda kendine yer bulması adına bu eksiklikleri gidermesi gerektiğidir. O nedenle burada teknik direktör Abdullah Avcı’nın isteğine göre Trabzonspor yönetimi adımlarını atmalı. Sezon başında olduğu gibi kendi bildiğini okumamalı.