Kudüs:

-Kanla ateş arasında varlığını sürdürmeye gayret eden özgün, ancak talihsiz bir kentdir.

-Müslümanların Miracı, Harem-i şerif’i, Musevilerin Süleyman’ı, Hıristiyanların İsa’sıdır.

-Mescid-i Aksa’dır, Diriliş Kilisesi’dir, Süleyman Mabedi’dir

-Allah’ın evi, adaletin şehri, tarihin başladığı kent, Tanrının seçtiği şehirdir.

-Doğrusu bir inanç höyüğüdür, dolayısıyla insanlığın inanç mirasıdır.

-Müslüman’ın ilk kıblesi, Orta Doğu’nun kalbi, insanlığın tarihidir.

-O, bir inanç kültüdür.

-O, çok unvanlı asil bir kenttir.

Ancak kadim Kudüs; paylaşılamayan Kudüs, DOĞU KUDÜS’tür.

Zira, Doğu Kudüs’te Kanuni döneminde yaptırılan surlar içerisinde yer alan Harem-i Şerif bulunmaktadır. Harem-i Şerif; Mescid-i Aksa’nın ve Resulullah’ın Miraca yükseldiği yer olan, şimdiki Kubbetü’s- Sahra’nın bulunduğu alandır. Yani Müslümanların kutsalı Harem-i Şerif Doğu Kudüs’te bulunmaktadır.

Yahudiler içinse; Harem-i Şerif’in alt duvarlarından bir tanesi, ağlama duvarı olarak bilinmektedir. Bu da Doğu Kudüs’tedir.

Hıristiyan inancına göre Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği yer olan, şimdi üzerinde Kabir Kilise’sinin bulunduğu mekân da Doğu Kudüs’te bulunmaktadır.

Dolayısıyla Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler için kutsal olan Kudüs, DOĞU KUDÜS’tür.

Son günlerde üst üste gelen Kudüs travmaları; başta Türkiye olmak üzere, özgür irade sahibi Müslümanları ayağa kaldırırken, “Bir kısım Müslüman ülke” ise ne yazık ki, Evanjelizmin ve Siyonizmin bölgedeki etki alanını genişletme gayretini yeterince fark edemediklerini gösteren tutumlar sergilemeye devam etmişlerdir

1980’de İsrail Doğu Kudüs’ü ilhak ettiğini ilan ettiğinde, İslam dünyasının tepkisi cılız kalmıştı; dolayısıyla, şimdi Türkiye’nin öncülüğünde Doğu Kudüs’ün Filistin’in başkenti ilan edilmesi çok anlamlı olmuştur. Bu hamle tarihi bir çıkıştır ve arkasında durulmalıdır.

Siyonizim ve Evanjelizm gibi; inanç dışlayıcı, tarih reddedici, insanlık aşağılayıcı yapılar kentin tarihi dokusunu ve birlikte yaşama iradesini yok etmektedir. Bütün dünya bu yıkıma direnmelidir.

Amerika’nın ve İsrail’in mayınladığı bu kutsal kent, yorgun düşmüş ama cazibesinden hiçbir şey kaybetmemiştir.

Küresel güçler dünyanın hemen her yerinde inanç ve etnisite çatıştırarak, keyif sürdürüyorlar. Zira ekonomik planlamalarını, bu çatışmaların artarak devam etmesi üzerine yapmışlardır. Ne kadar savaş, o kadar ekonomi.

Dünyayı iki kez büyük felaketin içerisine sürükleyen emperyalist güçler, üçüncü büyük savaş yerine şimdilik bölgesel çatıştırmalarla yetiniyorlar. Ve ne yazıkki yarattıkları çatışma alanlarının neredeyse tamamı müslüman halkların yaşadığı coğrafyalar. Müslümanlar, mezhep ve etnisite üzerinden yaratılan büyük kumpasın çukurunda ölüm soluyorlar.

Kudüs, savaş putlarının gömüldüğü alan olmalı. İnsanlık; insanlığa uyanmalı, Kudüs’e ve dünyaya sahip çıkmalı.