Dünyanın yaşadığı pandemi pek çok olguyu ve kavramı değiştirecek gibi görünüyor. Sanıyorum yarınlar dünden çok farklı olacak.

Geleceği yaratmak adına sosyal, siyasal, ekonomik ve demografik verileri kullanan ve yönlendiren emperyal güçlerin hesapları bozuldu. Bütün hesaplarını kendi medeniyetlerinin hakimiyeti üzerinden yapan ve paradigma kuran emperyal çekirdek devletler gözün bile göremediği mikroskobik bir canlıya yenildiler. Kendi medeniyetleri içinde kurdukları Avrupa Birliği gibi, medeniyetler arası kurulan Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası gibi devasa örgütlerin kriz anında hiçbir işe yaramadığını gördüler. Daha düne kadar aralarındaki sınırların ne zaman kaldırılacağını konuşan ve planlayan devletler birbirlerinin tıbbi maskelerine el koyuyor, rüşvet ve vaatler ile diğer devletlerden sağlıkçı ve solunum destek cihazı aşırmaya çalışıyorlar. Ne Amerika Avrupa’nın, ne Almanya İtalya’nın ne de Portekiz Fransa’nın durumuyla ilgileniyor. Devletler ne kadar aynı medeniyetten olsalar da, çeşitli anlaşmalarla zor zamanlar için çok bağlayıcı akitleşseler de kendi ulusal çıkarları için diğerinin gözünü oymaya hazır olduklarını gösterdiler.

Artık gelecek yüzyılın paradigması kültürel farklılıklarını aynı medeniyet potası içinde eriten topluluklar üzerine kurulmayacaktır. Gelecek, etkinliği ve imajına büyük darbe vurulmuş olan hakim medeniyetler çevresinde değil,  kültürel temelli ulus devletler çevresinde şekillenecektir.  Bu virüs salgınından sonra aklı başında hiçbir devlet vahşi kapitalizmin sevimli maskesi olan küreselleşmeye kendini teslim etmez. Artık bu süreçten ders alan hiçbir topluluk üretim ve tüketiminin binlerce kilometre uzaktaki güçlerce biçimlendirilmesine izin vermez. Bundan sonra devletler her alanda küresel bir yerlileşme hareketi yaşayacaktır. Bu salgın süreci bize gösterdi ki buhranlı zamanlarda buğday üretemiyorsanız aç kalabilirsiniz, finans sisteminiz başkalarının elindeyse ve paranız yoksa salgına karşı en mantıklı yaklaşımı ve gerekli sübvansiyonları bile yapamayabilirsiniz, salgın veya kriz zamanlarında emniyet supabı görevi görecek stratejik sanayi tesisleriniz yabancıların elindeyse en çok yapabileceğiniz şey geçici pansuman tedbirlerdir. Bu salgın İtalya, Fransa, İngiltere, Amerika ve biz dahil bütün dünya  devletlerine ulus devlete dönüşün kaçınılmaz olduğunu göstermiştir.

Bu salgın dünyanın ne kadar iki yüzlü olduğunu da çok açık göstermiştir. Birleşmiş Milletler verilerine göre Dünyada her on saniyede bir çocuk ve her gün yirmi beş bin kişi açlıktan ölüyor. Gerçekten korkunç bir sayı.  Dünya Bankası verilerine göre çöplüklere atılan yiyeceklerin dünyada açlıktan ölen insanların on beş katını besleyebilecek miktarda olduğu belirtiliyor. Peki coronavirüs için bu kadar korkan ve ölümlere çareler arayan Dünya sadece çöpe attığı yiyeceklerin bir kısmıyla açlıktan ölümleri bitirebileceği halde neden kılını kıpırdatmıyor? Çünkü açlık sadece geri kalmış ülkelerin fakir insanlarını öldürüyor. Açlık zengin emperyal devletler için hiçbir şey ifade etmiyor. Fakat coronavirüs çok adil. Zengin fakir ayırmıyor herkese adil davranıyor. Burnundan kıl aldırmayan İngiltere Kraliçesi bile virüse yakalanmamak için kaçacak delik arıyor. İnanın coronavirüs sadece Afrika’daki fakirleri öldürse, açlık çeken insanları etkileseydi Dünyanın umurunda olmazdı. Coronavirüs, zengin-fakir, güçlü-güçsüz, sömüren-sömürülen bütün insanlara aslında eşit olduklarını gösterdi.

Belki de dün ile yarının farkına ve kırılma noktasına şahitlik ediyoruz, ne dersiniz?