Dört duvar arasına sıkıştırılmış, dindirilmiş duyguların sağanağından geçerek!, yitip giden onca zamanın kocaman boşluğuna dalıp gidiyorum…

Alınlarında taşıdıkları ışığı gelecek kuşaklara aktarmaya çalışan, kuşça canı toplumuna adamaktan yüksünmeyen, birer birer sonsuzluğa uğurladığımız o güzelim insanları; gülmenin devrimci bir eylem olduğunu bilip de, ağız dolusu kahkahaya hasret gitmiş! sıra neferlerinin, dostlarımın anılarıyla avunmak düşüyor yaslı yüreğime…

İçimden kuşlar göçüyor çığlık çığlık… Sessiz göçebe ağıtları yakıyorum, bir başıma bozkırın ortasında…

Ve sen, gülen gözlü kardeşim, ne mutlu sana ki,  o içten gülüşünü çalamamış zamane haramileri daha dudaklarından! Ne güzel dünyaya senin gibi gülen gözlerle bakabilmek ve halen insanları tebessümle kucaklayabilmek.

Biliyorum üzülüyorsun, donuk gözlerle, çaresizlik içinde oradan oraya koşuşturan bedbin, şaşkın insanlarla karşılaşınca. Ama olmuyor...yeni dünya düzeni dedikleri tamda bu! İyiye, güzele tahammülü olmayan. Duyabiliyorum "Hayır olmalı" dediğini.

Keşke diyorum, keşke bütün insanlar senin gibi umudu kaf dağının ardında sürgünde tutmayıp halen elimizde kalabilen güzelliklere sıkı sıkı sarılabilseler…

Bir bilseler, bir tebessümle aşılmaz denilen nelerin aşılabileceğini, bir çocuğun gözlerindeki ışıltının, neleri değiştirebileceğini, sıkıntılarla dolu bir insana nasıl dünyaları vereceklerini. Ah bir bilseler gülen gözlerin buzları nasıl erittiğini, kalpleri nasıl birleştirdiğini, eminim onlarda senin gibi olmak isterlerdi...

Ama sen hiçbir çıkarsama gütmeden, bu kötücül duruma meydan okurcasına, sevgi saçıyorsun, saf ve hiçbir beklentisi olmayan gülen çocuk gözlerinle çepeçevre.

Sevgi evrenseldir.. salt sevgiliye duyulan değildir.

Hiç kimse altın külçeleri gibi çelik kasalara kilitleyemez onu. Onun yeri kalplerdedir.

Onun yeri, çocuğuna saf ve temiz sunulabilmek adına bir annenin yüreğinde saklıdır. Onun yeri, sevgi tohumları saçabilecek bereketli ellerdedir. Evet... Sevgi kuşun kanadında…yeter ki sen onu bulmak iste.

“Sevgi ne göğün yüzünde / Sevgi ne yerin dibinde / Sevgi baş ucunda…”

Zor olan onu yaşatabilmekte. Unutma ki, sevgiyi şefkatle sarıp sarmalayıp, kuytularda saklamakla da iş bitmiyor... Sevginin sunumunu da önemsemelisin;

Sevgi dili, sevginin çoğullaştırılıp, insanlarla paylaştırıldığı bir çağlayandır. Sevmekten sonra en büyük mutluluk sevginin itiraf edilmesidir. Çünkü sevgi ifade edilmekle güç kazanır. Bir kişide yoğunlaşmış olan sevgi çoğullaşmaya açıktır.

Sevginin ifadesi ışığın ve gölgenin birlikte var olması gibidir; Işık olmadan gölgenin olamayacağı gibi, sevginin algılanabilmesi için de doğrudan ifade edilmesi onu anlamlı kılacaktır.

Sevgiyi göstermek ihmale gelmez, yarın çok geç olabilir. Elindekini kaybetmeden kıymetini bilmelisin. Biliyorum, itiraf etmesen de bana hak veriyorsun. Şimdi koş sevdiklerinin yanına.. Önce, olanca içtenliğin ve gülen gözlerle sımsıcak bir gülümse ve "Seni seviyorum" deyiver içinden gelen en sıcak sesinle. Hayır bunlar abartı değil güzel kardeşim..

Hem neden abartılı olsun ki? Sizi seviyorum demek, dünyanın en güzel seslenişi. Bu senin gibi bütün canlılara karşı sonsuz bir sevgi duyan bir insan için hiç de zor değil, sadece biraz cesaret. Bu, yalnızca umutlarını tüketmiş, teslim olmuş insanlara biraz zor gelecektir ama onlar bile, senin gösterdiğin cesareti gösterdiklerinde, kalplerinde sevgi kıpırtılarını hissettiklerinde inan her şey onlar için de daha güzel olacak.

Evet kardeşim, gülmek varken surat asmak niye, güldürmek varken ağlatmak niye, güzel sözler söylemek varken kalpleri kırmak niye?

Hayat çok kısa.. Ve bu dünyadaki hiçbir şey kırılan kalplere değmez.

Şimdilik hoşça kal güzel kardeşim, yine gel. Yanına senin gibi gülen gözlü, yüreği sevgi dolu insanları alıp yine gel olur mu?  Fazla bekletme... Çünkü yarın burada olamayabilirim.

İç sesini dinle… sevdiklerine "SENİ SEVİYORUM" demek için geç kalma!..