Anadolu, dünyanın “Kutup Yıldızı”. 

Tarih şahittir ki. Bu büyülü coğrafyaya; Friglerden Perslere, Moğollardan Türklere ilgi duymayan millet kalmamıştır. Her toplum kendi kültürüyle geldi ve karşılaştığı kültürle harmanlandı.

Dolayısıyla Anadolu;

*Yol oldu, köprü oldu, sentez oldu.

*Hayal oldu, gerçek oldu, hayat oldu.

*Sevda oldu, savaş oldu, mezar oldu.

*Vatan oldu, ana oldu, kutsal oldu

*Ve tabii ki efsane oldu.

*Anadolu; efsaneler yurdu, mitlerin kaynağı(mitoloji) 

Anadolu’da yeşeren her kültür kendi efsanesini-mitolojisini yaratmış. Bu bağlamda Anadolu’daki ayak izleri rengarenk ve her iz zengin bir miras. Aslında her miras bir “kült”.

Kadim Anadolu mitolojileri, okuyucusuna ve dinleyicisine hayata dair önemli iletiler sunar. Okuyucuyu tarihin derinliklerine çağırır, düşünmeye yöneltir ve alınması gereken dersleri sunar.

***

Anadolu’daki en bilindik efsane şüphesiz ki Frig Kral Midas’la ilgilidir.

Efsaneye göre; Diyonizos, bir kadın inceliğine sahip çevresine neşe dağıtan ve fakat biraz kibirli bir yeryüzü tanrısıdır.

Midas, Diyonizos’un çok değer verdiği efsanevi yaratık Satry’i bir süre misafir edip sonra da O’nu Tmdos Dağında (Bugünkü Bozdağ) Tanrı Diyonizos’un yanına götürür. Tanrı buna çok sevinir ve Kral’a “Dile benden ne dilersen.” der. 

Midas da dokunduğu her şeyin altına dönüşmesini diler.

Diyonizos “Tamam.” der “Bundan sonra dokunduğun her şey altın olacak…”

Kral Midas dünyevi bir servete sahip olacağının heyecanıyla yola koyulur.

Artık dokunduğu her şey altın olacaktır. Nitekim öyle de olur. Başlangıçta altına dönüşen her şey Midas’ı sevince boğar. Ancak Midas az sonra yiyemez ve içemez olmuştur.

Dileğinin ne kadar sakıncalı olduğunu nihayet anlamıştır.

Ertesi gün tanrının yanına giderek, dileğinden vazgeçtiğini söyler. Tanrı Midas, O’na acır. Artık gerekli dersi almıştır ve bu O’na ders olmuştur düşüncesiyle bu isteğini de yerine getirir. O’na Sardes’teki Paktalos deresinin kaynağında (Bugün ki Sart Çayı) yıkanmasını söyler.

Bunu yerine getiren Midas altın sevdasının açtığı ölümcül yoldan geri döner ve sihirden kurtulur.

***

Bu efsanede “Altın” dünyevi isteklerin; “Su ile yıkanmak” arınmanın sembolü olarak kullanılmıştır.

Dünyevi arzu ve isteklere aşırı derecede bağlılığın yaratacağı felaketlere değinilmiştir.

Bu “Frigya efsanesi” der ki:

“Mutluluk, rengini; altının sarısından değil, suyun saflığından alır.”

***

Günümüz insanının maddeci arayışlarına Midas’ın altın arayan ruhu mu sinmiş ne? 

En kısa sürede ve emek harcamadan nasıl kazanırız kolaycılığı ne yazık ki artık dualarımızda da ilk sırada yer almaya başlamıştır. 

Kapitalist anlayış; parayı, altını ve benzeri diğer araçları tanrılaştırarak, insanları bu araçların kölesi durumuna getirmek üzere yapılandırılmıştır. 

Bu gidişle arınılacak su da kalmayacaktır.

***

Anadolu’nun ölümsüz bilgesi, Yunus der ki;

“Mal da yalan, mülk de yalan. Var biraz da sen oyalan.”

Yalanla oyalananlar, gerçekle sarsılırlar…