Enflasyon ekonomilerin kanseridir. Bir kere kontrolden çıktımı geriye dönmesi çok zor. O yüzdendir, medyada hep enflasyon canavarı olarak tanımlanır.

Ben de bundan etkilenen sorumlu bir vatandaş olarak ekonomiye kafa yormaya çalıştım. Enflasyon konusundaki görüşlerimi yazmak istedim. Tabii ki konuyu en iyi uzmanları bilir. Bizim ki fikir jimnastiği.

Peki enflasyonu azdıran nedir? Faiz mi enflasyonu artırır? Yoksa enflasyon mu faizi? 

Aslında ikisi de doğru. Faiz de enflasyonu doğurur, enflasyon da faizi. Bu önermeyi kimse inkar edemez.

Eğer enflasyon yükselirse merkez bankalarının ilk yaptığı şey, faizi yükseltmektir. İşte enflasyon faizi doğurdu. 

Faiz yükselirse de maliyetler yükselir bu da fiyatlara yansır, enflasyon artar. işte bu da faizin enflasyonu doğurmasıdır. 

Demek ki ikisi de doğru. Ancak bizim atladığımız şey, enflasyonun temel sebebidir. Bütün ekonomistler hep bir ağızdan söylemektedir ki enflasyonun temel sebebi, yapısal sorunlardır. Çözüm, yapısal reformlardır. Hükümetlerin temel yapısal reformları derhal hayata geçirmesidir. 

Elbette bunların başında adalet, temel hak ve hürriyetler, ticaret hukuku, uluslararası hukuk, ifade özgürlüğü, güven ve güvenlik konuları gelmektedir. Ancak hükümetler bunları kısmen yerine getirirler, her kanun çıkarırken bu konuda gelişme sağlamaya çalışırlar. Ne kadar çok ilerleme olursa gerçekten ekonomi de refah da o kadar yükselir.

Ancak benim bu yazıda vurgulamak istediğim konu, temel yapısal reformun üretim olduğudur. Tüm dünya ekonomistleri bu konuda aynı fikirdedir.

Enflasyonu asıl yükselten sebep üretim azlığıdır. Eğer üretemezseniz, ürünlerinizi dışarıdan alırsınız. Bu da döviz ihtiyacınızı artırır. Döviz ihtiyacınız artarsa paranızın değeri azalır, yani dolar da euro da sürekli artar. Dövizin değeri artınca da dövize bağlı enflasyon artar. Bu enflasyonu ve dövizi düşürmek için siz de faizi artırırsınız, o faiz de tekrar enflasyonu artırır. İşte kısır döngü başlar. Demek ki enflasyonu başlatan asıl sebep üretmemekmiş.

Ancak üretimimizi sürekli artırırsak, bizim ürünlerimizi almak için ülkeye sürekli para girer ve döviz sürekli düşer, böylece Türk Lirasının değeri sürekli artar. İşte ülkenin parasının değerini artırmanın da tek yolu budur. Böylece dövize bağlı enflasyon hızla azalır. Ülkede üretim arttığı için ayrıca arza bağlı talep enflasyonu da düşer.

Demek ki tüm sorunların çözümü üretimden geçmektedir. Üretimde de klasik ürünlerin yanın da yeni ürünler de ortaya koymak şarttır. Elbette tarım üretimini, telefon, televizyon hatta yerli otomobil ve savunma sanayi ürünlerini artırmalıyız. Ancak bunların hepsi klasik üründür. 

Artık yeni ürünlerde hızla büyük bir üretim artışına girmeliyiz. Yani bir inovasyon seferberliği başlatmalıyız. Samsung, apple, Microsoft, instegram, yapay kan, yapay pankreas, tibbi inovatif ürünler, teknoloji şehirleri gibi endüstri 4.0 ürünlerinin üretimini ülkemizde artırmalıyız. 

Otomobil yapmak kadar belki daha çok otomobillere yapay zekâ içeren yazılımlar yapmalıyız. Tüm teknolojik ürünlere app yazılımları yapmalıyız. Akıllı ilaçlar, akıllı şehirler hatta akıllı hastaneler yapabilmeliyiz. İşte tüm bu yenilikçi ürünler ülkemize dövizi çekecek. Dolar euro düşecek ve Türk Lirasının değerinin sürekli arttığı yepyeni bir sürece gireceğiz. 1 Türk Lirasının 3 dolar olduğu günleri bile görebileceğiz.

Gerçekten enflasyonun da yüksek faizin de yüksek döviz fiyatlarının da tek ilacı yenilikçi akıllı üretim yani inovasyondur.  Bunun için de tek ihtiyacımız genç beyinlerimizdir. 

Gençlerimizi akıllı yazılımlar, yapay zekâ ürünleri, inovatif projeler konusunda teşvik etmeli ve onlara imkân sunmalıyız. Yatırımımızı genç beyinlerimize yapmalıyız, onlara fırsat vererek maddi imkânlarını artırarak, hemen hepsini iş sahibi yaparak bir an önce üretime katmalıyız.

Yoksa gençlerimiz ya bilgisayar oyunlarının başında akıllarını çürütüyorlar ya da zeki buluşlarını dış ülkelerde gerçekleştiriyorlar.  Gençlerimizi bugün bize acımasız tuzaklar kuran dış ülkelere kaptırmaktan kurtulmalıyız.