Küçük siyasi hesapların ve seçimlere yönelik ayak oyunlarının belirlediği ardışık gündemlerin gölgesinde! Yeni Anayasa tartışmalarının yapılıyor olması ve hemen ardından, siyasi otoritenin muhaliflere durmadan parmak salladığı bir ortamda İnsan Hakları Eylem Planının açıklanması… Nisan ayı öncesi nisan şakası gibi geliyor insana!

Özellikle geçmişin kısa erimli başarısız koalisyon denemelerini eleştirilerine dayanak yapan “başkanlık” sistemi mühendisleri, Parlamenter sistemi istikrarsızlık nedeni ilan edip,  güçler ayrılığı ilkesini işlevsiz kılmalarına rağmen, gelinen noktada istikrarsızlığın en çözümsüzüyle karşılaşıp Geriye Çark etmekten kendilerini kurtaramadılar.

Zira istikrarın, hükümet sistemleri için tek başına bir değeri olup olmadığı tartışmaya açık olduğu gibi, istikrarlı bir hükümetin aynı zamanda etkin ve yetkin olacağı da yanılgıya açık bir kabuldür.

Nitekim 1982 Anayasası da bu tür eleştirilerden hareketle yürütmeyi güçlendirilerek, sözde siyasi istikrarsızlığının önüne geçmeyi amaçlayan düzenlemeler yapmıştır. Ancak vesayetçi bir anlayışla başbakan ve bakanlar kurulu yerine, parlamenter sistemin mantığını zorlayacak şekilde cumhurbaşkanın yetkilerini artıran 1982 Anayasası, böylece hem parlamenter sistemden bir hayli sapmış hem de yürütmenin iki kanadı arasında sorunların doğmasına zemin hazırlamıştı.

Anayasaya göre, tarafsız ve sorumsuz olması istenilen diğer yandan tartışılmaz yetkiler verilen bir makamın, sistemin işleyişinde çeşitli sorunlara yol açması zaten kaçınılmazdı. Nitekim de öyle oldu… Parlamenter sistemde devlet başkanlığı makamına etkin bir rol verilmesi, fren ve denge unsuru olarak tüm yetkinin tek elde toplanması Cumhurbaşkanlığı makamının sembolik ve etkisiz kuvvet olma özelliğini ortadan kaldırıp, sistemin dengesinin bozulmasına sebep oldu.

Kimi Anayasacılar tarafından; Rejim muhafızlığı ya da sistem bekçiliği olarak nitelendirilen bir konuma sahip olan Cumhurbaşkanlığı makamının, özellikle parlamento çoğunluğu ile farklı eğilimlere sahip olması veya kendince rejime yönelik bir tehdit algılaması durumunda, korunma güdüsüyle hareket ederek telafisi mümkün olmayan sorun ve krizlere yol açabileceği daha önceleri zaten öngörülmüştü.

Dolayısıyla, eşitlik temelinde Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem yerine, sözde istikrar talebiyle! Parlamenter sisteme geçmişte yapılan eleştirilerin tümünün önyargılı ve faydacı bir düşüncenin ürünü olduğu bugün ortadadır.  Kısaca; Parlamenter sistemden ve güçler ayrılığı ilkesinden sapılarak yapılan düzenlemelerin, ortaya çıkardığı tüm yetmezlikler, parlamenter sistemin “doğasından” değil aksine onun doğasına aykırı düzenlemelerin tercih edilmesinden kaynaklanmaktadır. Çözüm; Hak ve özgürlükleri öne alan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemden geçmektedir.

Yeni Anayasa iddiasına gelince, yurttaşa yönelik hak ve özgürlüklerin genişletilmesi vaadiyle kazanılacak bir demokratik meşruiyet için dile getirilmiyor. Çünkü iktidar ittifakı bunu gerçekleştirebilecek ekonomik, politik ve ideolojik araçlara artık sahip değil. Elindeki en güçlü araç zor aygıt! O da demokratik meşruiyeti sağlamak için yeterli değil. Nasıl İnsan Hakları Eylem Planı, Avrupa Birliği ile kaçak ilişkilerin örtüsü için kurgulandıysa, yeni anayasa iddiası da muhalefeti içine çekecek bir pazarlığın aracı olarak kurgulanıyor!

İktidar uzun zamandır bir Anayasamızın varlığını, yani Anayasadan doğan, yetki kullanan, bütün organların uyması gereken kurallarımız olduğunu bir güzel unutturdu! Unutanlar arasına maalesef muhalefet de katılmış gözüküyor! Oysaki Anayasanın sağladığı hak ve özgürlüklere ilişkin güvenceler yeniden sağlanmadan, yapılacak seçimleri denetleyecek bağımsız kurullar oluşturulmadan, basın özgürlüğü güvence altına alınmadan, kadrolaşma engellenmeden, seçimlerin adil ve özgür olacağı konusunda safça umutlara kapılmamak gerekiyor.

Oyunun kurallarının; oyun başladıktan sonra belirlendiği, hakemin, seyircinin oyunun bir tarafınca kendisinin kazanması için değiştirildiği bir oyuna katılmanın anlamı ortadayken! Şimdilerde, özellikle İl-İlçe Seçim Kurulu Başkanlarının en kıdemli hâkimlerden değil de atanmışlardan oluşturulacağı söylentileri sizce de zihin açıcı olmuyor mu dostlarım?

Seçim sistemleri hem yönetebilir çoğunluk yaratır, hem de seçmenlere oy verme yoluyla yönetime katıldıkları hissini verir.  Seçim yoluyla parlamentoda çoğunluk oluşturmada barajlı nispi temsil ya da dar bölge çoğunluk sisteminin farklı sonuçlara varabileceği gerçeğinden hareketle, iktidar bloğunun seçimlerde değişiklik talebinin arkasında yatan, iktidarda kalabilmek adına, bir tür çoğunluk yaratma mühendisliği yöntemiyle oyuna tek taraflı yeni kurallar koyma gayretinden başka bir şey değil!
Ana muhalefet liderinin çokça öne çıkardığı kanaat önderlerinden murat ettiği nedir bilmiyorum ama? Toplumsal dinamiklerle bağ kurmadan, halkın gücünü ardına almadan girişilecek her pazarlıkta muhalefet kaybetmeye yargılı olacaktır.

Güzel bir hafta dileklerimle.