“Bu akşamki olaylara sebebiyet veren İsrail hükümetini, söz konusu provokatif ve saldırgan tutumuna bir an evvel son vermeye çağırıyor ve aklıselime davet ediyoruz.” dedi Dışişleri Bakanlığımız. Bundan önce de İsrail’in yaptığı katliamlara, tacizlere, ibadethane baskınlarına üst perdeden verdiğimiz en iyi cevaplar da buna benzer olmuştu. Dedelerinin suçlarını çeken Filistinli Müslüman çocuklar esaret altında ve acılarla yaşamaya devam ediyorlar. Söz konusu Filistin toprakları ve Filistinli Müslümanlar olunca Türk milletinin sahipliğini kimse inkâr edemez. Birinci Dünya Savaşı’nda Filistin cephesini varını yoğunu ortaya koyarak kurtarmak isteyen Türk askeri dönemin şartları dolayısıyla yenilmiş, geri çekilirken asker hatıratına şu notları düşmüştür; “Müfreze tam bir süratle ve mükemmeliyetle toplanıp yola düzülmüştü. Filistin’in kahraman anaları Zedud köyünden geçen yolun iki tarafına dizilmiş, ellerinde bakır bakraçlarla askerlerimize su, süt ve yoğurt ikram ediyorlardı. Bu fakir Filistin köyünün asil evlatları, ana vatan uğruna kurban giden Anadolu çocuklarına yaprakları üzerinde taze koparılmış portakal ikram ettiler. Müfreze köyden ayrılırken cevval Filistin kadınları eski bir geleneğe uyarak arkamızdan bağırıyorlardı; Geriye dönmeyin, bizi düşmana çiğnetmeyin.”

1897 Basel Kongresi’nden sonra Filistin’de bir Yahudi ülkesi kurulması kararlaştırıldı. Gazeteci ve Siyonizm teşkilatı kurucularından Thedor Herlz, Sultan ikinci Abdülhamid’in huzuruna çıkıp Filistin topraklarını istediğinde padişahtan neredeyse azar işitmiştir. 1. Dünya Savaşı ve öncesi Türkler Filistin mücadelesinin yanında yer alırken, Arap coğrafyasında fink atan İngiliz ajanlar Gerthurd Bell ve Lawrence Arap şeyhlerini etkisi altına almış, Hicaz- Suriye-Irak topraklarını ele geçirmişti bile. Filistin topraklarının öz çocukları tarafından ihanete uğraması bu yıllarda başlar. Kendi dertleriyle dertlenen Arap şeyhleri geleneklerini, göreneklerini, topraklarını İngiliz mandası altına terk etmiştir. Siyonizm bu boşluğu doldurarak ve İngilizlerin desteği ile Filistin topraklarını abluka altına almıştır. 1917 yılında İngiliz Dışişleri bakanı Arthur Bolfour Yahudilere Filistin’de devlet sözü verir. 1947 yılında konu Milletler Cemiyetine bırakılır ve cemiyet Filistin’i ikiye bölerek İsrail’i resmen kurar. 1964 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü kurulsa da, 1979 yılında Camp David antlaşmasıyla Müslüman halkını köşeye sıkıştıran İsrail, Filistin’ e sınırlı özerlik verir.

Filistin Müslüman halkı birçok başka olaylarla, zulümlerle direnerek bugünlere kadar geldiler. Bir kaç gün önce, Müslümanların en önemli gecesi Kadir Gecesi’nden bir gün önce İsrail devlet terör örgütü Mescid-i Aksa’ya pis ayaklarıyla yine girerek ibadet eden Müslümanların canını yaktı, kanlarını akıttı. Yüksek hassasiyetimize rağmen cesur ve dik duruş yine sergileyemedik. Dünyaya “One Minute” çıkışımıza rağmen yine Mısırla dostluk, İsrail’le ticari anlaşmalarımızdan vazgeçemedik. Halk olarak Filistin bayraklarını evlerimizde asıp, meydanlarda slogan atmamız asla çocukların ölmesini, secdeye gidenlerin tekmelenmesini engelleyemiyor. Filistinli Müslüman çocukların dedeleri gibi Filistin deyip Filistin’i yok etmek isteyen devletlere meşhur Türk tokadını indiremiyoruz. Gazze’de çocuklar ölüyor, anneler feryat ediyor, biz hiç utanamıyoruz.