Üç aylara girdiğimizden beri duymaya başladığımız bu ifade, mübarek ramazanla birlikte dillerden düşmez oldu. ‘Fırsat Ayı’

Bu ifade, bir taraftan manevi atmosfere vurgu yaparken, diğer taraftan da Allahın takdirini kazanma imkânlarının bolluğunu anlatılıyor.

Recep ve Şaban boyunca hazırlığı yapılan bu ay; vaktin e girildikten sonra da topyekun Türkiye’yi içine aldı. Kutsal süreç başladıktan sonra basın yayın organları, camiler, din görevlileri ve diğer bütün paydaşlar ülkenin nabzının bu yönde atması konusunda seferber oldular. Amaç fırsata dikkat çekmek, Müslümanları bu yönde harekete geçirmek.

Peki böyle mi yansıyor. Günlerce hazırlığı yapılan bu mübarek ay, gerçek anlamda fırsata dönüştürülebiliyor mu?

Evet fırsatı değerlendiren kişi ve kurumlar var, hem de oldukça fazla! Ramazanla birlikte coşan et, gıda, sebze ve meyve fiyatları bunun bir göstergesi. Belli ki fırsatı değerlendirmek isteyen bir gurup atakta.

Ancak asıl fırsat, dini bilgilerini satmak üzere pusuda bekleyenler için doğmuş görünüyor. Kimlik ve kisvelerini yaldızlayıp sahne almaları artık bir ramazan klasiği. Ancak bilinmesini isterim ki konuyla ilgili yapacağım değerlendirme ve eleştiriler samimi, bilge ve fedakar ilahiyatçıları asla kapsamamaktadır.

“Müslümanlar cahil”, “Kuran ulaşılmaz” ya. Olsun, nasılsa onlar var. Gecemiz gündüzümüz onlarla dolu, nasıl su içeceğimizden tutunda, nasıl yatacağımıza kadar bütün İslami açmazlarımızın danışmanlığını yaparlar. Hem de “bedava”

Bu durumun oluşması, “hazırcı Müslümanların” tutumlarıyla da yakından ilgili. Hazırcı Müslüman: Asıl başvuru kaynağını okumayan, hatta karıştırmayan, merak eden ama asla araştırmayan, sorgulamayan, kendince hayati gördüğü konuları “ bir bilene” sorup peşinen kabul etme kolaycılığını gösteren kişidir. Hazırcı Müslüman, her ramazan ayında o hayati soruların peşindedir. O soruların en masumu da “orucu neler bozar”. Hadi buyurun bakalım.

Oysa Kuran var ve o’nun ilk emri var.

Mübarek ayın bir diğer fırsat ayağını medya oluşturuyor. Onlar süreci istedikleri gibi yönlendirebiliyor. Bizi yaşanması gereken manevi atmosferden uzaklaştırıp, fırsatın gerçek kahramanı oluyorlar. Tv ve radyo kanalları yemek programlarından geçilmez oluyor. Boy boy “Uzmanlar” neleri nasıl yiyeceğimizi saatlerce anlatıyor. İzdivaç programları bile” hayırlı iftarlar” la renklendiriliyor. Daha ne olsun mübarek ay dolu dolu yaşatılıyor...

Kısaca kapitalizm, Ramazan ayında tüketim kültürünün gazına basarak, fırsatın zirvesini yaşatıyor paydaşlarına. Daha fazla tüketmek ve tüketimi olabildiğince renklendirmek ramazan ayının ana yol haritası gibi. Yarıştırılan iftar sofraları, fakirlerin seyir mutfağının baş tacı oluyor. Bu ne yaman çelişki...

Peki bu ülkede fırsat, verime dönüştürülemiyor mu? Bu konuda tamamen karamsar bir tablo mu var? Tabiî ki hayır; Müslümanların asil gayretleriyle bir yerlerde üst düzeyde verim yaşanıyor şüphesiz. Hem de hiç gündeme gelmeden.

Paylaşarak, dertleşerek, dayanışarak, düşünerek, gönül alarak, sevgi ve şefkat sunarak, kapısını ve kesesini açarak ve en önemlisi bu ve benzeri davranışları yayma düşüncesini geliştirerek.

Gerçek fırsatçılar; reklamsız, sade, kitabi bir Müslümanlık yaşarlar. Onları Allah bilir, hayat hisseder, “ mübarek ay” da not eder.

Varlıkları çoğaldıkça, ülkemizin her anlamda güzellikleri artacak. Eylemlerimizin yüce makamda takdir edilecek nitelikte olması dileğiyle...