GANİTA YENİ YÜZÜYLE ORTAYA ÇIKARKEN

Ganita'yı anlatmaya gerek yok. Trabzon'da buraya ait herkesin bir anısı vardır. Trabzon tarihinin denizle barışık önemli bir tanığıdır. Cenevizliler, Venedikliler, Romalılar, Osmanlılar Güzelhisar'la birlikte tarihin içinden anılarıyla günümüze ulaşırken Ganita bütün bu yaşanmışlıklara tanıklık etmiştir. İnsanlar, sevdalılar, dostlar, konuklar, öğrenciler, şairler, yazarlar, mahallenin sakinleri, balıkçılar, yüzenler, güneşlenenler, içilen çayın muhabbetinde güzel bir günün huzurunu yakalamıştırlar asırlık kalenin gölgesinde denizi seyrederken.

Martılar da tanıklık etmiştir Ganita'daki bu huzurlu ortama. Şimdi yeni düzenleme ile halkın yeniden tercih ettiği bir yer olmaya hazırlanıyor. Güzel oluyor. Eski günlerdeki gibi olsun ister gönül. Lakin ne eski sahiller kaldı geçen yıllar içinde ne de mahalle. Son kalan bölgeye zamanında müdahale edilip halkın denizle buluşmasına gayret ediliyor şu an. Gördüğümüz kadarı ile gerektiği kadar yapı var. Onlar da sosyal donatılar. Yeşil ve ağaçlar korunmuş. Şehrin gürültüsünden bunalan insanlar ancak denizle buluşabilecekleri bir ortama kavuşacaklar. Yalnız Ganita kıyısında yüzerken dalgalara kendimizi kaptırıp “viya” yaptığımız “koy” kapalı bir havza haline gelmiş.

Bu haliyle denizin dolduğunu ve canlı yaşamın giderek azaldığını görebilmekteyiz. Ganita'da yeni düzenlemeler bittikten sonra Ganita'nın bu bölümü taranmalı. Doğal derinliğine kavuşturulmalıdır.

Deniz suyunun sirkülasyonu da sağlandığında Ganita'nın bu bölümü gerçekten keyif alınan bir yer olacak. Hani derler ya “denizi geçip de derede boğulmak.” Çevre düzeni ve denizle buluşmak zor tarafı idi. Bu başarıldı. Kapsamlı bir tarama ve derinleştirme ile Ganita'nın orijinal sahili ile birlikte denizi de ortaya çıkmış olur. Bekliyoruz. Denizle iç-içe hemen şehrin yanı başında kolaylıkla inebileceğimiz Karadeniz'in kıyısında yürüyüşümüzü yapıp nefes alacağımız Ganita Sahil düzenlemesinin bir an evvel bitmesini halk sabırsızlıkla beklemekte.

Artık o sahildeki karmaşa, deniz kıyısını kapatan gecekondu misali yapılar temizlenmiş ve sahil halka açık hale getirilmiş olarak yeniden insanımızı denizle buluşturacak. Büyükşehir Belediyesi’nin buradaki uygulamada kamuoyundan gelen olumlu eleştiri ve önerileri dikkate alarak, düzenlemelerde uygun değişiklikler yapması da halkı memnun etmiştir. Umarız Ganita'nın “Koy”unda da gereken temizlik ve derinlik çalışması yapılarak orijinale yakın bir ortam ortaya çıkartılır. “Koy”un durgun bir göl görünümünden kurtarılması için gereği yapılırsa düzenlemeler taçlanmış olur.

***

“RUSYA'NIN RUHU”NU ANLAMAK

Bu hafta, Ukrayna/Rusya krizi ile dünya barışını önemli derecede etkileyecek olan Rusya'nın Ukrayna'yı abluka altına alması noktasında yüzyılların oluşturduğu Rus aklının, ruhunun, geleceğe ait tasavvurlarının altında yatan ana düşünceyi, fikri ve kültürel alt yapıyı inceleyen ve dalında ilk olmaya aday bir kitaptan söz edeceğim.

“Rusya'nın Ruhu” isimli eserin önsözünde yer alan şu ifadeler “O ruhu anlamaya”  yönelik önemli tespitler olarak dikkatimizi çekmekte: “Puşkin, Tolstoy, Gogol ve Dostoyevski” gibi büyük Rus yazarları biraz da mistik bir anlam yükleyerek benzeri bulunmadığını ima ettikleri “Rus ruhu”na sıklıkla atıfta bulunurlar. Sovyet döneminde nispeten perde gerisine çekilen bu kavramın yeniden kullanılmaya başlanmasına koşut olarak Rusya'da son dönemde biraz da  “Amerikan istisnacılığı”na  öykülünerek “Rus istisnacılığı”nın altının yeniden kalın şekilde çizildiği görülüyor.

Rus edebiyatının başarılı temsilcilerinden diplomat şair Tutçev’de (1803-1873) ‘Rusya akılla anlaşılmaz, arşınla ölçülmez, Rusya'ya ancak iman edilir’ demekte. '2010 nüfus sayımına göre 100 civarında farklı ana dilin konuşulduğu Rusya'da halkların sayısı-bir kısmı otokton olmak üzere-120den fazladır, alt gruplarıyla birlikte 193'tür.’(Rusya Federal Devlet İstatistik Servisi ROSSTAT resmi sitesi)

Rusya'nın Ruhu'nu anlatmaya dair ipucu veren yukardaki söylem ve bilgiler, kitapta tarihin akışı içinde ele alınıyor. Tarihin her safhasında dünya siyaseti ve medeniyetinde yer alan Rusya'yı oluşturan fikri temelleri ve devletin varlığını tarihi gelişimlerle anlatmakta olan Rusya'nın Ruhu kitabını okuyup bitirdiğinizde bugün yaşanan olayları daha bir zeminine oturtmuş şekilde kavramaya çalışabileceğiz.

Kitapta, çeşitli dil, din, inanç ve milliyet farklılıkları içinde kurulmuş bulunan Rusya'yı oluşturan temel yapının ne olduğunu anlama adına Rusya'nın Ruhu'nu ortaya koymaya çalışılmakta. Başarılı bir diplomat olan ve aynı zamanda Trabzon doğumlu Turhan Dilmaç bu anlamda bir ilki gerçekleştirmeye çalışmış. Rusya idare tarzı ne olursa olsun, yıllar içinde kültürel anlamda değişimlere uğramasına rağmen taşıdığı “Ruh” ile her şeyden önce “ulusal çıkar”ı ön planda tutmakta. O yüzden dün kaybettiklerini gün gelip kazanma adına süreklilik arz eden bir anlayışı zaman içinde gerçekleştirmek adına her zaman hazır olan planları olmuştur. Bugün yaşanan Ukrayna/Rusya krizine de bu açıdan bakmakta yarar var.

Turhan Dilmaç kitabının ismini Rusya'nın Ruhu koyarken alt açıklamasında da “Efsane İle Gerçek Arasında” diye de bir not eklemiş. Yazar, çok geniş coğrafyada farklı kültürel ve inanç sahibi halkları yöntemi ne olursa olsun çağın gelişen koşulları gereği doğrultusunda bir arada tutarak, yönetebilme becerisini sürdürebilen bir devletin alt yapısını oluşturan temeldeki ruhu bulmaya çalışmış. Turhan Dilmaç, aslında zor bir konu üzerinde kalem oynatırken diplomat kimliğinin verdiği alt yapı zenginliği ile yayın dünyamıza farklı ve ilkleri irdeleyen önemli bir eser kazandırmış. Babası kadim dostumuz eğitimci Milli Eğitim Bakanlığı emekli müfettişi Hanefi Dilmaç aracılığı ile bizzat tarafıma ulaştırdığı Rusya'nın Ruhu'nun kültürel kodlarını akıcı bir anlatımla sunan Turhan Dilmaç'ı kutluyorum.

Atatürk'ün deyimi ile “Kuzey Komşumuz” ve tarih içinde birçok kez savaş ve barışlarla yolumuzun kesiştiği Rusya'yı farklı bir açıdan tanımanın en pratik yolunun Rusya'yı oluşturan o Ruh'un temellerinin atıldığı gelişmeleri öğrenmekten geçtiğini bu kitapla bir kez daha anlamış oluyor okuyucu. 1976 Trabzon doğumlu olan Turhan Dilmaç'ın daha önce yayınladığı “Özbekistan’da Ulus Kimlik-Dış Politika İlişkisi” isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Rusya'nın Ruhu Ötüken Neşriyat tarafından yayınlanan kitap Diyanet Yayınevi’nin Trabzon satış yerinde de bulunmakta.

***

HAFTALIK

Semt pazarlarında dahi eski hareketlilik yok. Tezgahlarda sebze meyve eskisi gibi bol miktarda bulunmuyor. Alışveriş yapanlar da, satıcı da yüksek fiyatlardan dertli.

***

Trabzonspor önceki başkanlarından Sadri Şener şampiyonluk kutlamalarına davet edildiğini belirterek o gün Trabzon’da olmayacağını kutlamalarda statta bulunmayacağını belirtmiş. Gerekçe olarak da stadın bulunduğu komplekse Şenol Güneş isminin verilmesini Sadri Şener'in benimsememiş olduğu belirtiliyor.

***

Sporun ve özellikle de futbolun bir kenti ülkeyi tanıtmada katkısının ne kadar önemli olduğu bilinmektedir. Trabzonspor taraftarları Beşiktaş maçında yaptıkları koreografide Trabzon'un sadece futbol yönünü değil, kültür kenti özelliğini de simge tarihi yapılarını da güzel bir gösteri ile tüm dünyaya gösterdiler. Emeği geçen gençleri kutluyorum bu kent adına.

***

Çay ve fındıklıklar sökülür mü? Baksanıza marulun tanesi 25 TL olmuş. Tartsan 200 gram gelir gelmez. Bir kilo çay ile bir kilo fındık fiyatı ile karşılaştırırsak, marulun çok daha fazla getirisi olduğu ortada.

***

Geçtiğimiz hafta siyasi cephede önemli gelişmeler yaşandı. İYİ Parti’de Koray Aydın'ın görev değişikliği ile Yavuz Ağıralioğlu'nun genel başkan yardımcılığından alınması bayağı polemik konusu oldu. Özellikle bazı basın yayın organlarında Ağıralioğlu'nun konumundan hareketle “surda bir gedik açmaya” yönelik yazılar ve söylemler birdenbire arttı. Daha önce Ağıralioğlu'nun söylemlerine yer vermeyenler sütunlarında bu görev değişimi üzerinde farklı senaryolar ürettiler. Ta ki Ağıralioğlu açıklamasında “Sorun yok. Görev verilirken iyi alınırken kötü diyecek insan değilim” diyene kadar.

Bu arada “Halkın geçim sıkıntısı var. Konunun takipçisi olmalı ve bu sese kulak vermeliyiz.” mealinde konuşan MHP Kayseri milletvekilinin disipline verilmesi halk nezdinde ve siyasi çevrelerde yadırgandı. Bir milletvekilinin temsil ettiği halkın sıkıntılarını dile getirmesi milletvekillerinin görev alanına girmez mi? İktidar partisinde bile yetkililer “Hayat pahalılığının farkındayız. Düzeltmek için çabamız sürüyor” derken Kayseri milletvekilinin bu söylemi sonucu disipline verilmesi kamuoyunda değişik tepkilere yol açtı?

***

Osmanlı'da tahta çıktıktan sonra sünnet olan padişah kimdi? Olur mu demeyin 13 yaşındaki çocuk şartlar gereği padişahlığa getirilirse sünneti de tahta çıktıktan sonra olur. Henüz 13 yaşında padişah olan I. Ahmet, saltanatında hanedan veraset sistemini değiştirip kardeş katli yasasını kaldırmıştır. Yerine ailenin aklı başındaki en büyük üyesi padişah olur sistemini getiren I. Ahmet 13 yaşında daha sünneti gerçekleşmeden 21 Aralık 1603'de padişah olmuştur. Padişahlığı sırasında batıda ve doğuda önemli başarılar elde eden 1.Ahmet aynı zamanda dönemine rastlayan Anadolu’daki Celali İsyanlarını da bastırmıştır. I. Ahmet 27 yaşında iken yakalandığı tifüs hastalığından kurtulamayarak 22 Kasım 1627 yılında vefat etmiştir.

***

Ahir ömrümüzde Trabzon'a demiryolu gelir diye ümit etmiştik. Açıklanan programda 2053 olarak planlanmış Trabzon'a trenin gelişi. E artık kabrimizin başında bir Fatiha okuyan olursa2053’de, bir zahmet demiryolunun geldiğini de haber versin.

***