Kış mevsimi henüz tam olarak girmeden küçük bir yurt gezisinde bulundum.

Girdiğim kalabalıklar içinde insanları her şeye rağmen gayretli ve ümitli gördüm.

Her sabahın doğan güzelliğine aldırmadan birbirleriyle “dövüş horozları” gibi kavgaya tutuşan siyasilerimize rağmen, birbirlerinin dostluğunu sermaye olarak kullanan çok insanlar gördüm.

Felsefeyi Aristo’dan değil, Farabi’den, Sosyolojiyi E. Durkheim’den değil, Ziya Gökalp’ten, tarihi Heredot yerine Fahrettin Kırzıoğlu’ndan öğrenme gayreti olan insanlarla buluştum.

Siyasi aktörlerin birbirleri için kullandıkları üslupları onaylamayan farklı siyasi görüşten onlarca insanın feveranlarını duydum.

Acaba bu yakınmaları muhatapları duymuyor mu diye üzüldüm.

Nedir bu kin, bu savrulma, bu intikam yeminleri? Nedir bu millete rağmen, bu milleti benden başkası temsil edemez sloganları? Nedir bu demokrasinin bütün nimetlerinden yararlanıp, onu düşman ilan etme çığlıkları.

Benim gibi düşünüyorsan değerlisin, düşünmüyorsan “canın cehenneme” bedduaları! Olumsuzluklardan, yalan ve iftiralardan beslenen insanlar neden yurdumuzun güzelliklerini görmezden geliyorlar?

Dünyaya bedel Karadeniz kıyılarımızı, sekiz bin yıllık tarihi olan Trabzon’umuzu gezip mutlu olmak varken, dünyanın incisi İstanbul Boğazı’nda turlayıp, tarihi “seyr-i temaşa” etmek varken, niçin gözlerimizi bu güzelliklere kapatalım ki.

Trabzonspor’umuzun; namağlup liderliğini sürdürürken, baskılanmış, ezilmiş milyonların sembolü olan bu takımın tertemiz kazanımlarından neden payımızı almayalım ki. Dünya kenti olan İstanbul’umuzun tarihi dokusunu gezip görmek varken, Çanakkale’de Yahya Çavuş, Erzurum tabyalarında Nene Hatun’u düşünüp cesaretle imkânsızlıklara meydan okumanın tarafı olacakken, neden birbirimize saldırıyoruz ki.

Diyarbakır’ın Türk-İslam eserleri ile bezenmiş olduğunu, Kars’ta Hasan Harakini hazretlerinin türbesinin ihtişamını dantel gibi işleyen mimari anlayışın bizim insanımızın becerisi olduğunu gördükçe, Erzurum’da, Mardin’deki mimari güzelliklerin, Sivas’ta, Konya’da ki mimari ihtişamların nesli acaba ne zaman “titreyip” kendine gelecek?

Her şey siyasi taraf olmak mıdır, her şey; illa da benim liderim haklıdır anlayışı için birbirimizi üzdüğümüze aldırmamak mıdır?

Ey güzel yurdum insanları; Türk’ün büyük başbuğu Bilge Kağan’ın dediği gibi; hep beraber titreyip kendimize gelelim artık!