Bizim milletimiz duygusal öncelikli bir millettir, insanımız hep yaşadıklarını ya da yaşanılanları anlatmayı çok sever. Bu durum onu çoğu kez geride bırakır, bir türlü yol bulup ilerleyemez olur. Hâlbuki yaşanmışlıklar üzerine gelecek inşa edilemez. Gelecek hayaller üzerine kurgulanır, geçmiş ile sorgulanır ve dünyayı okuyup çok çalışmakla şekillenir. Bunun gerçekleşmesi için eğitim sistemimizin ve her türlü toplumsal etkinliklerimizin hayal üzerine kurgulanması ve ardından imkân ve kabiliyetlerimize göre şekillendirilmesi gerekir.

Bu konu ilkokullardan itibaren ele alınıp programlanmalıdır. Müfredatımız içerisine “hayal dersi” konmalıdır. Çocuklarımız daha ilkokuldan hatta ana sınıfından itibaren hayallerini yazıp, bu hayaller bir havuzda toplanmalıdır. Üniversiteye geçişte, kurduğu hayallerin onun başarı ve kabiliyet dünyasındaki yerini belirleyici olacak şekilde planlanmalıdır. Çocuklarımız, ekonomik getirisine göre değil, iç ve ruh dünyalarındaki dinamizmlere göre eğitilmelidirler.

Yapılan ve yaşanılan süreçleri yaşamaya ve yaşatmaya feda edilmiş bir ömür yerine, her alanda onlardan daha iyisini bulup hemen onları yenileme arayışında olan toplumların ne durumda olduğunu bugün parmak ısırarak takip ediyoruz. İsimleri insanlık ve medeniyet tarihinde çok da yer tutmayan, Güney Kore, Singapur, Tayvan gibi ülkelerin başarılarının ardında gençlerinin ve toplumlarının hayallerinin olduğunu unutmamamız gerekir. Ve yine; dünyadaki bütün teknolojik icatların ve buluşların temelinin hayal olduğunu bilmeliyiz.

Yüce Kur’an’ımızda bazı peygamberlere verilen imkânlardan bahsedilmektedir. Hz. Davut’un emrine, dağların, kuşların, Hz. Süleyman’ın emrine, rüzgârın ve bazı cinlerin verildiğinden bahsedilmektedir.

Bazı kavimlerin isyanlarından dolayı rüzgarlarla (Ad kavmi), bazı kavimlerin şiddetli ses ile (Semud kavmi) yok ediği anlatılmaktadır. Bir an hayal edelim, ses ile insanın yok edilmesi. Bu gerçek bir olaydır. Sesin gücü insan beyninin dayanamayacağı kadar yükseltilirse insan hayatı sona erdirilir. Bunu önce hayal edip, sonrada teknolojik olarak geliştirdiğimiz bir sistemle gerçekleştirdiğimizi düşünelim!

Dünyada silahlara ayrılan trilyon dolarlar, yoksul insanlara giderse, bu adaletsizlik yüzünden dengesi bozulan dünya kendine gelir ve insanlar “akletmeye” başlarlar. Amaç insanları öldürmek değildir elbet ancak, Allah’ın, yüce Kur’an’ımızda anlattığı olaylar boşuna anlatılmamıştır. Onların nasıl gerçekleşebileceğini hayal edecek olan, matematikçiler, fizikçiler, geometriciler çalışarak somut gerçeklere hayallerinden hareket ederek ulaşabileceklerdir.

Geçmişte insanlar arasında yaşanmış bir olayı düşünerek somut bir veri elde etme imkânımız yoktur. Ancak; özelikleri ayrı olan kavuşmayan iki denizi (Furkan/53 ), bulutun yürümesi gibi yürüyen dağların (Neml 88) olduğuna inanan ve bunu hayal eden insanların neleri icat edebileceğini düşündükçe, hayal etmenin, ilim yapmanın temeli olduğunu daha iyi anlarız.

O zaman çocuklarımıza ve toplumumuza, geçmişi ezberletme yerine, geleceğimizi hayal ettirip, sonra bu hayallerimizi laboratuvar ortamına taşıyarak ilim üretip, yaşantımızı ve medeniyetimizi güzelleştirebiliriz.

İşte sermayesi hayal olan medeniyetlerin başarısı ortada.

O zaman hep beraber bu günden tezi yok, hayal edelim ve hayatımızı mükemmelleştirelim.

Hatıralarımız yerine, hayallerimizi koyalım...