Abbas şiirini hepimiz okuduk, tanıdık bildik.
Ama anlamakta biraz eksik kaldık.
İnsan bu dizelerini sonunu getirmeden sosyal medyada paylaşırken şiirin sonunu getirmeyi hiç akıl edemedik.
Şiirde Abbas bir ayrılık karakteri değildir.
Bir kavuşmanın vesilesidir.
Biz her ne kadar ayrılık dizeleri gibi düşünmekte olsak da şair bu dizelerinde sevdiğine kavuşma vaktinin geldiğini anlatır.
Gelin bu Abbas karakterinin kim olduğunu öğrenelim.
Cahit Sıtkı Tarancı askerliğini yedek subay olarak yapmak üzere birliğe gider. Her yedek subaya bir emir eri verilmektedir. Çıkarılır bir liste, Cahit içlerinden birini seçecektir. Bakar isimlere ve gözü birine takılır.
O kişi ki sakat eli yüzünden çürüğe ayrılmış biridir. Ve aynı zamanda Cahit’in anneannesinin anlattığı hikâyelerdeki her işi yapan, temiz kalpli, melek gibi bir yiğittir.
O kişi ki babası Abbas kendisi Abbas bir emir eridir. Cahit bu yiğidi seçer, millet şaşırır tabi eli çolak kendi çürük neyini seçersin ki derler.
Aynı gün kapı çalar ve Cahit açar kapıyı.
Dalyan gibi bir delikanlı.
Kimsin diye sorar şairimiz ve gür bir ses yükselir, “Abbas oğlu Abbas emret komutan.” Cahit ne emrederse Abbas yapar, kahvaltı hazırlar, bulaşık yıkar, evi temizler, güzel çilingir sofraları kurar.
Ama Abbas içmez, bir köşeye oturur ve içen efendisini izler. Günlerden bir gün Cahit, Abbas’dan yine şöyle güzel bir sofra kurmasını ister ama bu defa Abbas’ı da çağırır sofrasına birlikte içerler ve aralarında şöyle bir diyalog geçer:
-Sen İstanbul’u bilir misin Abbas? -Bilir komutan. -Orda bir Beşiktaş var bilir misin? -Bilir komutan! Ben orda acemi birlikteydim. -Orda benim bir sevgilim var. Sen bana kaçırıp onu getirir misin? -Elbet komutan!
Sabah olur Cahit Sıtkı bakar ki. Abbas yeni asker kıyafetleri giymiş, tıraş olmuş hazırlanmış. Nereye böyle Abbas, diye sorar. -Sen söyledi bana. Ben İstanbul’a Beşiktaş’a gidecek sana sevgiliyi getirecek! Ve son olarak akşam olur, Cahit ağaç altında rakı sofrası kurdurur ve Abbas’ı karşısına oturtur. Birlikte yer içerler ve Cahit Sıtkı o meşhur şiirini kaleme döker!
Haydi Abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam. Kur bakalım çilingir soframızı; Dinsin artık bu kalp ağrısı.