Geçtiğimiz haftalarda bir toplantı için il dışına çıktım. Fakat gördüğüm tablo hayalimde çok iyi tanıtımını yapan bir il olarak düşündüğüm için biraz hüsrana uğradım. Oysaki projeleriyle kendini çok iyi tanıtabilecek fırsatı olan bir ildi.

Bizler bunun için bir araya gelip istişare yapıyoruz. İki kelimeyle ben Trabzon’u  tanıtabiliyorsam, iki gün boyunca o ili tanıyabilmemiz adına bir broşür ya da bir tanıtım dahi yapılmadı.

Bu bahsettiğim çok önemli bir noktadır. Gitmeden önce internetten bakıp fikir edindim. Trabzon'u herkes çok merak etmekte ve gelenler tekrar ve tekrar gelmek istemekte. Sebebi ise Trabzon’u Trabzon’dan daha büyük görmeleridir. Dolayısıyla bizim bu kanıyı güçlendirmemiz gerekiyor.

Trabzon’un coğrafi yapısıyla engebeli bir arazi olmakla beraber yeşili, denizi, horonu ve insanı bir bütündür. Gel gelelim elimizde böyle bir fırsat varken bunu değerlendirmek adına hepimize iş düşüyor. İyiyiz ama daha iyi olabiliriz.

Tabii ki bunu yaparken de şehrimizi oyun parkı gibi kullanmaya, rant sağlamaya çalışanlara da fırsat vermeyelim.

Kontrolü elden bırakmamak lazım!

Adama sorarlar, “Hayırdır Trabzon senin mi?” diye.

Bu söylemi sadece kâr amacı güdüp şehrini büyütmek adına küçültenlere kullanacağımızı da kimse unutmasın.

Trabzon dışarıdan, olduğundan daha büyük daha kozmopolit görünüyorsa bunun hakkını vermemiz gerekiyor. O yüzdendir ki çalışma potansiyelimizi şehrimizi düşünerek güçlendirmeli ve güzel projelere imza atarken şahsımız adına değil ilimiz adına atılmalı.