Seneler evvel!

Yine bir sabah, limonlu çayımı içip, o dönem görev yaptığım Medya Trabzon adlı haber sitesinin ofisine gitmek için yola düştüm.

Tam dolmuşa binecektim ki,

Şak! Telefonum çaldı.

*

Arayan yine o dönem beraber görev yaptığım, şuanda Haber61 internet sitesinin Haber Müdürü olan Doğan Alayoğlu’ydu.

Ben herhalde gündeme dair birkaç toplantı yahut haber istihbaratı verecek diye bekliyordum ama yanıldım.

Doğan biraz titrek bir ses tonuyla, “Abi ofise polisler geldi, seni arıyor” dedi.

*

İçimden kendime, “Yine hangi fırtınalı ağacın dibine oturdum acaba?” diye sordum.

Bir cevap bulamadım ama emin olduğum bir şey vardı.

Kimi haberlerimdeki satırlara taşımışsam yahut kimin hakkında köşe yazısı yazmışsam, basın ahlak

ilkelerinin yanı sıra, vicdani ilkelerime de her daim sadık kalmışımdır. 

*

Uzatmadan hafifçe konuya tüneyeyim.

*

Doğan’a, “Hayırdır, beni neden polisler arıyor?” diye sordum.

O da, “Abi Adnan Oktar’a yazmış olduğun yazıdan ötürü seni mahkemeye vermişler. Polis memurları,

“Eğer yazının kendisine ait olmadığını söylerse, bilgisayarına el koymamız gerekecek” diyor.

*

Doğan’a, “Polislere yazının bizzat kendim tarafından yazıldığını ve avukatımla ifade vermeye geleceğimi söyle” dedim ve telefonu kapattım.

*

Karakola ifadeye gittiğim de, öğrendim ki, bizim Sinyor Adnan, kendisi ve tarikatına yönelik yazdığım,

“Adnan’ın bibloluk hatunları” başlıklı yazıma çok içerlenmiş.

Yazı da geçen, “Sana fetvalar gökten paraşütle mi iniyor muhterem” sözüne bir hayli alınmış.

*

Sonrasın da, Sinyor Adnan’ın tarikatına üye artistler ve kedicikler beni aramaya başladı.

Bir özür yazısı kaleme almamı istediler.

“Hadi oradan” dedim.

Ve savunmamı yaparak, yüce adaletin vereceği kararı beklemeye başladım.

*

Derken, şak diye karar çıktı.

Hakim de olaya hakimdi.

Beraat verdi.

*

Sinyor Adnan hırsını alamadı.

Temyize gitti.

Ondan da bir şey çıkaramadı.

*

O dönem yazımda Sinyor Adnan ve avenelerinin, en az terör örgütleri kadar tehlikeli olduğunu yazmıştım.

Nitekim en son yapılan operasyonla da gün yüzüne çıkan materyaller ve dokümanlar, bunun apaçık delilleri gibiydi.

*

Mamafih muhterem,

Şimdi Sinyor Adnan Oktar ve avenelerinin yargılandığı 78’i tutuklu 236 sanık hakkında karar verildi.
Örgüt ele başı Adnan Oktar’a bireysel suçlardan 1067 yıl hapis cezası verildi. 

*

Bu ceza, bir elinde simit, diğerinde fotoğraf makinesiyle habere giden, gariban Murat’ın ahıdır.

Ve bu ceza, devletin uyumadığını, sadece uyur taklidi yaptığının da bir göstergesidir. 

*

Şimdi gelinen noktada yapmamız gereken şey şu;

Adnan Oktar ve onun gibi din tüccarlarını, yol almadan, mesafe kat etmeden engellemek…

Bunu en iyi şekilde yapabildiğimiz vakit, toplumun tüm kesimlerine, anne sütü kadar değerli, bir ruh vitamini vermiş olacağız.