Kıbrıs meselesinin tarih ve coğrafyanın gösterdiği istikamette halledilebileceğini umanlar, hayal kırıklığına uğradılar. Başka ne beklenebilirdi? Tarihi realiteler hükmünü icra etmektedir.

Ortodoks kilisesi, Türklükle yirminci yüzyılın ikinci yarısında kavga sebeplerinden birisi olan Kıbrıs'ı ortaya çıkardı. Aslında Kıbrıs, Türk Yunan davalarında mevzu olabilmek vasfını hiçbir zaman taşımadı ve taşımayacak. Ortada, sadece ve soyut olarak bir tabiat hadisesi var.

Anadolu'nun Akdeniz kıyısındaki toprağı, deniz içine dalmış, yüz mil ötede suyun üstüne çıkmış.

Siz bu coğrafya hakikatine, strateji, jeo politik realite ve sair gibi, resmi edebiyatın bir toprağın bir millete ait olması bahsindeki unsurlarını da cömertçe ilave edebilirsiniz.

İşte Kıbrıs böylece bizim ve Türk.  Fakat Ortodoks Kilisesi’nin (Türkü rahat bırakmamak sürekli kararına) bu defa Kıbrıs isabet etti. Hiç bir şey değişmeyecek ve Kıbrıs iki tarihi hasmın bir daha boy ölçüşmesine sebep olacak.

Bu hükmümüzle bir savaş haberi mi veriyoruz hayır. Türkler, Rumlar, Ortodos Kilisesi, beynelmilel Siyonizm arasındaki mücadelenin çok zaman toplu tüfekli savaşla alakası yoktur. Onlar, Türklüğü yiyip bitirmek için daha başka metotlarda kullanırlar.

Koskoca Osmanlı İmparatorluğu'nun soyut harp sahası mağlubiyetleri sonunda çöktüğünü iddia edenlere tarih sadece acır ve güler.

20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış harekatı 48’nci ve 15 Kasım 1983 KKTC'nin 38’nci kuruluş yıldönümünü kutluyorum.

KKTC Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Onuru ve Gururudur.